وسيلة [vesîle], "kendisiyle bir başkasına ulaşılan, yaklaşılan şey" demektir. [ Lisânu'l-Arab, "Vsl" mad.]
Burada, mü'minlerden, kendilerini Allah'a yaklaştıracak ameller işlemeleri istenmektedir. Kişiyi Allah'a yaklaştıracak amelleri de şu âyetlerden öğrenebilmekteyiz:
19Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil! Sen salât eden; mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı engelleyen o kişiye itaat etme. Sen Rabbine boyun eğip teslim ol ve yaklaştırıl/Rabbin seni Kendine yaklaştırsın. [Alak/19]
37Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve düzeltmeye yönelik işleri yaparsa, işte onlar; kendileri için yaptıklarına karşı kat kat karşılık olanlardır. Ve onlar, yüksek köşklerinde güven içindedirler.
(Sebe/37)
99Yine bedevi Araplardan kimi de vardır ki onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklar ve Elçi'nin destekleri sayar. Gözünüzü açın! Şüphesiz bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah, onları yakında rahmetine girdirecektir. Şüphesiz Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.
(Tevbe/99)
57-61Şüphesiz Rablerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O'ndan uzaklaşma korkusundan tir tir titreyen şu kimseler, Rablerinin âyetlerine inanan kimseler, Rablerine ortak tanımayan kimseler, şüphesiz kendileri, Rablerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve iyilikler için önde gidenlerdir.
(Mü'minûn/57-61)
100Muhacir ve Ensar'dan ilk önce öne geçenler ve iyileştirme-güzelleştirme ile onları izleyen kimseler; Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı oldular. Ve Allah onlara, içlerinde temelli kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur.
(Tevbe/100)
10Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
11İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
(Vâkıa/10-11)
26Ve andolsun ki Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık; size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular vermiştik. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir yarar sağlamadı/ kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi.
(Ahkâf/26)
18-21Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! "Ebrar"ın/iyi adamların kaydı, kesinlikle Illıyyin'dedir. –Illıyyin'in ne olduğunu sana ne bildirdi? Yaklaştırılmışların tanık olduğu rakamlanmış/ yazılmış bir kayıttır!–
22-28Şüphesiz ki "Ebrar/iyi adamlar", elbette, Naim'in içindedirler, tahtlar üzerinde beklenti içindedirler. Yüzlerinde nimetin aydınlığını görürsün. Onlar, mühürlü saf bir içkiden sulanırlar. Ki onun mühürü/ neticesi misktir. Karışımı Tesnim'dendir. Yaklaştırılmışların içecekleri bir pınardandır. –Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar.–
(Mutaffifîn/18-28)
Bazıları, buradaki vesîle sözcüğüne, "Allah'a götürecek, Allah ile kul arasında aracı olacak mürşit" manası vermektedirler, ki bu, tevhid ile bağdaşmayan, şirk içeren bir anlayıştır:
3Dikkatli olun, halis din sadece Allah'a aittir. O'nun astlarından birtakım yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar edinenler: "Allah'ın astlarından edindiğimiz yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz." Şüphesiz kendilerinin ayrılığa/anlaşmazlığa düşüp durdukları şeylerde, onların arasında Allah hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve çok nankörün ta kendisi olan kişilere kılavuzluk etmez.
(Zümer/3)
Ölü veya diriyi, peygamber veya sâlih kulu Allah'a aracı yapmaya kalkmak şirktir.
Şurası da unutulmamalıdır ki, Allah'a vesile arama yükümlülüğü, sadece Müslümanlar için değil, Peygamber için de geçerlidir. Zira Peygamber de bu âyetin muhatabıdır. Kişiler vesile oluyorsa, peygamberler kimi vesile edineceklerdir?