( ذZel harfiyle; bu sözcük, Kur'ân'da sadece bu âyette (Mâide/3) bit tek kere yer alır.)
Mâide/3. âyette yer alan " ذكيتمzekkeytüm" sözcüğünün kökü " ذz كk وv"dir. ذ Z كK وV" sözcüğünün asıl anlamı, "herhangi bir şeyin tamamlanması" demektir. Ki bu eksenden hareketle "Sönmek üzere olan ateşin canlandırılması" anlamında kullanılmıştır. Araplar, rüzgârın artmasıyla güzel koku yaymasını, insanın şaşkınlıktan, alıklıktan kurtulmasını da bu sözcükle ifade ederler. Ayrıca "Toprağın zekâtı kuru olanıdır" derler. Yaş, rutubetli toprağın temiz olmayabileceğini kabul ederler.
Bu sözcüğün " ذُكوةzükve" kalıbı "alevi parlayan kor parçası" demektir.
Bu sözcüğün " ذكاzekâ" ve " ذكىّzekiy" kalıpları, "kıvrak anlayışı; çabuk ve kolay kavrayışı" ifade eder.
" كل ذبح ذكوةKüllü Zebhın zekâtün (her kesilen hayvan, temiz ve işe yararlıdır" denir. (Lisan, TAC; ذz كk وv mad)
Bu sözcüğün " ذكّاzekkâ ( ذكّوzekkeve)" kalıbı ( تفعيلtef'ıyl babı), genel kural gereği "canlandırmak, iyice temiz, yararlı hale getirmek" anlamındadır.
Böyle olmasına rağmen sözcüğün " ذبحzbh (kesme)" anlamında ele alınması yanlıştır. Şöyle ki bu sözcün "kesme" anlamında kullanıldığına malzeme yapılan "Ceninin zekâtı anasının zekâtıdır" deyimidir. Buna "Hamile hayvan (örneğin; koyun) kesildiği zaman annesinin karnından çıkan yavru da kesilmiş olur" anlamı verilmiştir. Ki bu, çok yanlıştır. Halbuki burada ifade edilmek istenen, "anası işe yarar; yenilecek temizlikteyse karnından çıkan yavrusu da işe yarar; yenilecek temizlikte olur" anlamıdır.
Râgıb'ın Müfredat'taki "Tezkiye"ye "ŞER'İ dilde "hayata belirli bir şekilde son vermeye tahsis edilmiştir" beyanı (Müfredat ذz كk وv mad.) bilerek işlenmiş bir cinayettir. Bu sözcüğün anlamını dil bilginlerin değil her kimseler din adamlarının bozduğunun da itirafıdır. Bu sözcük, dinde "kesme" anlamında kullanılacaksa bunun Allah tarafından yapılmış olması ve Kur'an'da açıklanmış ve başka örneklerle de gösterilmiş olması gerekirdi. Bir başka nokta da yukarda örneğini verdiğimiz "Küllü zebhın zekâtün" genel kuralında " ذبحzebh" ve " ذكوة zekât" ayrı ayrı yer almış olmasıdır. Eğer iki sözcük de aynı anlamda olsaydı böyle bir cümle kesinlikle kurulamazdı; kurulması ise mânâsız ve mantıksız olurdu.
Hülasa âyetteki " ذكّيتمzekkeytüm" ifadesi, kök anlamı ekseninde "temizleyebildikleriniz, zararını önleyebildikleriniz, işe yarar hale getirebildikleriniz" demektir.
Ayetteki "Allah'tan başkası için tahsis edilmiş olan"in temizlenmesi; işe yarar hale getirilmesi, yenmesinin helal olması, o hayvanın kesilmezden evvel tahsisten vaz geçilmesiyle gerçekleşir.