Ey kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar! Siz bu görevi sürdürürken, karşınızdaki taş kalpli insanların vurdum duymazlığı sizi ümitsizliğe sevk etmesin. Siz görevinize devam edin. Kur’an’ın ışığı uzak kentlere ulaşacak orada vicdanlı insanlar, kur’an’ın rüşde erdirdiğini fark edecek ve ilgileneceklerdir. Yesripliller ile olan gelişmeyi; onları Kur’anı dinlemelerini, etkilenip inanmalarını, ve elçi Muhammed’i ülkelerine davetlerini bir daha hatırlayın:

De ki: Bana vahyedildi ki, şüphesiz yabancılardan bir grup Kur’ân dinleyip de: “Şüphesiz biz, rüşde kılavuzluk eden hayret verici bir Kur’ân dinledik. Bundan dolayı, biz ona iman ettik ve Rabbimize hiçbir şeyi asla ortak koşmayacağız. Gerçek şu ki, Rabbimizin şanı çok yücedir. O, bir dişi arkadaş ve de bir çocuk edinmemiştir.
Ve hiç şüphesiz “bizim aklı ermez”, Allah üzerine saçma sapan şeyler söylüyormuş. Doğrusu biz, bildik-bilmedik her kişinin Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceğine inanıyorduk.
Gerçekten de çok iyi tanıdığımız kimselerden bazı kimseler, tanımadığımız yabancı kimselerden bazı kişilere sığınırlar idi. Böylece de, o yabancı kimseler, onların azgınlıklarını, ahmaklıklarını artırırlardı.
Gerçekten de onlar sizin inandığınız gibi, Allah’ın asla kimseyi peygamber göndermeyeceğine/ diriltmeyeceğine inanmışlardı.
Ve gerçekten biz göğe dokunduk da onu kuvvetli bekçiler ve parlak alevlerle doldurulmuş bulduk. Ve hiç şüphesiz ki biz gökten duyum almak için oturulan yerlere oturur idik. Peki, şimdi her kim duyum almak için uğraşsa, kendine, gözetleyen parlak bir alev buluyor. Biz de, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir doğruluk mu diledi bilmiyoruz.
Şüphesiz bizler; bizlerden bir kısmı sâlihlerdendir, bizden bazıları da bunun aşağısındandır. Biz, çeşit çeşit yollarda idik.
Ve kesinlikle, Allah’ı yeryüzünde asla âciz bırakamayacağımızı, kaçmakla da O’nu asla âciz bırakamayacağımızı iyice anladık. Ve biz o kılavuzu/ Kur’ân’ı dinlediğimizde ona iman ettik. Onun için kim Rabbine inanırsa, o hakkının eksik verilmesinden ve haksızlığa uğramaktan/ aptal yerine konmaktan, kendisine aşırı yük yüklenilmesinden korkmaz.
Ve gerçekten bizim durumumuz ise; Müslümanlar bizdendir, yanlış yapanlar da bizdendir. Ama kimler Müslüman olduysa, işte onlar doğruya, güzele, iyiye, gerçeğe gitmeyi arayanlardır. Ama inanç konusunda yanlış yapanlara gelince, onlar da cehennem için odun olmuşlardır” demişlerdir.
Sizde aynı şeyleri yaşayabilirsiniz. Ümit var olun görevinizi aksatmadan yürütün. 
(40/72, Cin/1-15)

-90-

Ey insanlar!

Eğer o taş kalpli kimseler gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette onlara, kendilerini saf hâle getirmek için bol bir su verirdik. Kim Rabbinin anılmasından/ Rabbinin öğüdünden; Kur’ân’dan yüz çevirirse, O da onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.
Ve şüphesiz ki mescitler; okullar kuşkusuz Allah içindir; orada Allah öğretilmelidir. O nedenle Allah ile birlikte herhangi kimseye yalvarmayın.
Ve şu bir gerçek ki Allah’ın kulu/ Peygamber O’na çağırarak ayaklandığı/ harekete geçtiği zaman o yabancılardan bir grup o’nun çevresinde neredeyse kenetlenecekler.

Ey uyarı görevi yapan kullar!
Deyin ki: “Biz kesinlikle Rabbime dua ederiz ve hiçbir şeyi de O’na ortak koşmayız.”
Deyin ki: “Şüphesiz biz, sizi bir zarara ve iyiliğe, kötülüğe, güzele, doğruya götürmeye güç yetiremeyiz.”
Deyin ki: “Gerçek şu ki Allah’tan bizi, Allah’tan tebliğler ve O’nun elçiliği görevleri dışında hiçbir kimse hiçbir zaman kurtaramaz. Biz O’nun astlarından bir sığınak da hiçbir zaman bulamayız. Artık kim Allah’a ve O’nun Elçisi’ne karşı çıkarsa, onun için cehennem ateşi vardır. Onlar orada sonsuz olarak kalıcıdırlar.
Sonunda tehdit edildikleri şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcı yönünden en zayıf ve sayıca da daha az olduğunu hemen bileceklerdir.
Deyin ki: “O tehdit olunduğunuz şey yakın mı, yoksa Rabbimiz onun için uzun bir süre mi tanıyacak biz bilmiyoruz. Rabbimiz, bütün görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilendir. Ve de elçilerden seçip hoşnut olduğu kişi hariç, göstermediğine, duyurmadığına, sezdirmediğine, geçmişe, geleceğe hiçbir kimseyi bilgi sahibi yapmaz. Çünkü O, Rablerinin gönderdiklerini gereği gibi tebliğ ettiklerini bilsin diye onun her tarafından gözetleyiciler salar. O, onların yanında olan her şeyi kuşatmıştır, her şeyi de sayısı ile saymıştır.”
(40/72, Cin/16-28