Dikkat, dikkat, dikkat! Bunlar, Kitab’ın ve apaçık/açıklayıcı bir Kur’ân’ın âyetleridir.
Zaman zaman Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örtmüş olan şu kişiler, ‘Keşke Müslüman olsaydık!’ temennisinde bulunacaklar.
Böylece Biz Kur’ân’ı, suçluların kalplerine sokarız.
Bırak onları yesinler, yararlansınlar ve boş umut onları oyalasın. Ama onlar yakında bileceklerdir.
Ve Biz hiçbir memleketi bilinen bir kitabı olmaksızın değişime/yıkıma uğratmadık.
Hiçbir ümmet, süre sonunun önüne geçemez ve geciktiremezler.

Ey kur’an ile uyarıda bulunan mü’minler!

Kur’an’ı kabullenmeyenler; “Ey kendisine Öğüt/Kur’ân indirilen Muhammed! Şüphesiz sen gizli güçlerce desteklenen/deli birisin. Eğer doğrulardan isen, bize melekler ile gelmeliydin” demişlerdi. Size de böyle diyeceklerdir. Yılmayın uyarınızı sürdürün.

Ey insanlar!
Biz o doğal güçleri, ancak hak ile indiririz. O vakit de onlar süre tanınanlardan olmazlar.
Hiç kuşkusuz Biz, o Öğüt’ü/Kur’ân’ı Biz indirdik Biz. Ve kesinlikle Biz onun için koruyucularız.
Ve andolsun ki Biz, Muhammed’den önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.
Ve onlara herhangi bir elçi gelmeye görsün, kesinlikle onunla alay ederlerdi.
Onlar indirilen kitaba/gönderilen elçiye inanmazlar, oysa ki evvelkiler ile ilgili yasamız/uygulamamız geçmiştir, size bildirilmiştir.
Ve Biz onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak da onlar oradan yukarı yükselseler bile, kesinlikle “Gözlerimiz döndürüldü/bulandırıldı. Aslında biz büyülenmiş bir topluluğuz” diyeceklerdir; her göstergeye bir kulp takacaklardır.
(54/15, Hicr/1-15)
-197-

Ey insanlık!  İyi gözlemleyin.
Andolsun, Biz, gökte birtakım burçlar oluşturduk ve bakanlar için onu süsledik.
Ve uzayı, az da olsa vahye kulak veren, kendilerini alev sütunu takip edenler/roketlerle uzaya gidenler hariç tüm düşünce yetilerinden koruduk.
Yeryüzünü de yaydık ve oraya sabit kazıklar/dağlar yerleştirdik. Ve yeryüzünde ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik.
Ve yeryüzünde sizin için ve sizin rızıklandırmadığınız kimseler için geçim yollarını yaptık/ Ve yeryüzünde sizin için birtakım geçim yolları ve sizin rızıklandırmadığınız kimseler yaptık.
Ve her şeyin hazineleri yalnız Bizim yanımızdadır. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçü ile indiririz.
Ve Biz rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderdik de gökten bir su indirip sizi onunla suladık. Suyu hazinelerde tutanlar/ biriktirenler de siz değilsiniz.
Ve yalnızca Biz, elbette diriltiriz ve Biz öldürürüz! Ve Biz son sahip olacaklarız.
Ve andolsun ki Biz, sizlerden öne geçmek isteyenleri bilmişizdir ve andolsun ki Biz, geri kalmak isteyenleri de bilmişizdir.
Ve şüphesiz sizin Rabbiniz, onları toplayacak olanın ta kendisidir. Şüphesiz O, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır, en iyi bilendir.
(54/15, Hicr/16-25)

-198-

Ve andolsun ki Biz, görünen, bilinen varlıkları çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan/hâlden hâle giren bir maddeden yarattık. Ve görünmez varlıkları da daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden/engel tanımayan enerjiden yaratmıştık.
(54/15, Hicr/26-27)

-199-

Ey insanlar! Yapnızı iyi tanıyın.
Ve bir zamanlar Rabbiniz evrendeki güçlere, “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş/işlenebilen bir çamurdan bir beşer yaratacağım. Ben, ona biçim verdiğimde ve onu bilgilendirdiğimde, siz hemen onun için teslimiyet gösterenler olarak yere kapanın” demişti.
Bunun üzerine İblis/düşünce yetisi hariç, meleklerin/evrendeki güçlerin hepsi topluca boyun eğip teslimiyet gösterdiler. O, boyun eğip teslimiyet gösterenler ile beraber olmaya kaşrı çıkıp yapmadı.
Allah dedi ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, boyun eğip teslimiyet gösterenlerle olmuyorsun?”
İblis cevap olarak; “Kuru balçıktan, şekil verilmiş/işlenebilen bir çamurdan yarattığın bir beşere boyun eğip teslimiyet göstermem için yaratılmadım” dedi.
Allah, “Öyle ise oradan çık! Sen, artık kesinlikle kovulmuş, mahvolmuş birisin ve kesinlikle Din gününe kadar dışlanma sadece senin üzerindedir” dedi.
İblis, “Rabbim! Öyle ise onların yeniden dirilecekleri güne kadar beni karşında tut/bana süre tanı!” dedi.
Allah, “Öyleyse sen kesinlikle bilinen vaktin gününe kadar karşıda tutulanlardansın/ süre tanınanlardansın” dedi.
İblis dedi ki: “Rabbim! Sen beni, insanları azdırmam için yarattığın nedenle kesinlikle ben de yeryüzünde, her şeyi onlara süsleyeceğim ve arıtılmış kulların hariç onların hepsini kesinlikle azdıracağım!”
Allah dedi ki: “İşte bu Benim üzerime aldığım dosdoğru bir yoldur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Şüphesiz ki onların hepsine vaat edilen yer de cehennemdir. Onun için yedi kapı vardır. O kapıların her biri için onlardan bir parça ayrılmıştır.”
(54/15, Hicr/28-44)
-200-

Ey insanlar! Bu davete kulak verin.
Şüphesiz ki Allah’ın koruması altına giren kişiler, cennetlerde ve pınarlardadır: “Selâmetle güven içinde oraya girin!”
Ve Biz Allah’ın koruması altına girmiş kişilerin göğüslerindeki kinleri çıkarıp attık. Onlar kardeşler hâlinde yüz yüze sedirlere otururlar.
Cennette kendilerine hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değildirler.
(54/15, Hicr/45-48)
-201-

Ey Kur’an ile uyarıda bulunanlar!

Kullarıma, hiç şüphesiz Benim çok bağışlayıcı ve pek merhamet edicinin ta kendisi olduğumu, Benim azabımın da, çok acıklı bir azabın ta kendisi olduğunu önemle haber verin! 
Ve kullarıma, İbrâhîm’in misafirlerinden, Lut toplumundan ve Eyke ashabından da haber verin. Ki hiçbir zaman ümitsizliğe düşmesinler. Azanların da başlarına nelerin geleceğini öğrensinler.

Hani İbrâhîm’in misafirleri, İbrâhîm’in yanına girdiler de, “Selâm!” demişlerdi. İbrâhîm, “Şüphesiz biz sizden korkanlarız” demişti.
İbrâhîm’in misafirleri, “Korkma! Şüphesiz biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler.
İbrâhîm dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz? Peki neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?”
İbrâhîm’in misafirleri, “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Ümidini kesenlerden olma!” dediler.
İbrâhîm dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”
İbrâhîm, “Ey gönderilmiş elçiler! İşiniz nedir?” dedi.
Elçiler: “Şüphesiz biz suçlu bir topluma gönderildik. Ancak Lût ailesi müstesnadır.” –Şüphesiz Biz, Lût’un karısı hariç onların hepsini kesinlikle kurtaracağız. Biz ayarladık. Şüphesiz o, kesinlikle geride kalanlardan/ gözü arkada olanlardandır.–
Sonra elçiler, Lût’un ailesine gelince, Lût; “Doğrusu siz alışılmadık, kimliği belli olmayan bir toplumsunuz” dedi.
Elçiler dediler ki: “Tam tersine biz sana onların kuşku duyup durduğu şeyi getirdik. Ve sana gerçeği getirdik ve biz elbette doğru olanlarız. Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından izle. Ve sizden hiç kimse oyalanmasın/ geride bırakılanları düşünmesin, emrolunduğunuz yere doğru geçin gidin.”
Ve Biz, Lût’a emri gerçekleştirdik: “Şüphesiz sabaha çıkarken şunların arkaları kesilmiş olacaktır.”
Ve şehir halkı, sevinerek geldiler.
Lût, “Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir, o nedenle beni rüsva etmeyin ve Allah’ın koruması altına girin ve beni aşağılamayın!” dedi.
Onlar, “Biz seni âlemlerden alıkoymamış mıydık?” dediler.
Lût, “İşte bunlar; toplumdaki kızlar, benim kızlarım! Eğer yapıcılarsanız…” dedi.
–Sen ömründe bunlar gibi şehvet çılgınlığı içinde bocalayıp duran rezilleri hiç görmedin.–
Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakalayıverdi.
Böylece Biz, onların üstünü altı yaptık ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
Şüphesiz bunda, düşünen keskin anlayışlılar için kesinlikle alâmetler/göstergeler vardır.
Ve şüphesiz Lût toplumunun bulunduğu şehir harabesi, kesinlikle bir yol üzerinde durmaktadır.
Şüphesiz ki, bunda iman edenler için kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır.

Eyke ashâbı da kesinlikle şirk koşarak yanlış yapan kimselerdi de Biz kendilerinden intikam aldık/yakalayıp cezalandırmak sûretiyle adaleti yerine getirdik. İkisi de; Eyke ve Lût toplumu açık bir yol üzerindedir.
Andolsun ki Hicr ashâbı da elçileri yalanladılar.
Ve Biz, onlara âyetlerimizi/alâmetlerimizi/göstergelerimizi vermiştik de onlar, onlardan yüz çeviriyorlardı.
Ve onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.
Derken onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakalayıverdi. Böylece kazanmakta oldukları şeyler, kendilerinden hiçbir şeyi savmadı.
(54/15, Hicr/49-84)
-202-

EY Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar! Bilin ve bildirin ki, Biz gökleri, yeryüzünü ve aralarındaki şeyleri ancak hak/gerçek ile yarattık ve elbette ki, o kıyâmet, kesinlikle kopacaktır. 
Şimdi siz aldırış etmeyin ve güzel muamele edin.
Şüphesiz Rabbiniz hakkıyla yaratandır ve iyi bilendir.
Andolsun ki Biz Elçimiz Muhammed’e ve size katmerli katmerli nice nimetleri ve büyük Kur’ân’ı verdik.
Sakın onlardan bazı kimselere verip de kendilerini onunla yararlandırdığımız şeylere; mal ve servete heveslenip gözlerinizi dikmeyin. Onlar hakkında üzülmeyin de… Siz kanatlarınızı mü’minler için indirin. Ve: “Şüphesiz biz apaçık bir uyarıcının ta kendisiyiz” deyin.
Şimdi siz emrolunduğunuzu açıkça bildirin ve ortak koşanlardan mesafelenin. Şüphesiz ki Biz, Allah ile birlikte başkasını ilâh edinen şu alay eden kimselere karşı size yeteriz. Artık onlar yakında bileceklerdir.
Andolsun, Biz biliyoruz ki, kesinlikle onların söylediklerine sizin göğsünüz daralıyor.
O hâlde size “yakîn/kesin bilgi” gelmesi için Rabbinizinn övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırın, boyun eğip teslimiyet gösterenlerden olun ve Rabbinize kulluk edin!
(54/15, Hicr/85-89, 94-99)