Ey insanlar!
Kıyâmetin kopuş anı yaklaştırıldı. Ve her şey açığa çıkarıldı.
Ahırete inanmayanlar ise

bir alâmet/gösterge görseler hemen yüz çeviriyorlar ve “bunlar, devam edip giden bir büyüdür” diyorlar. 
Kur’ân’da kendilerine verilen her emir, “kararlaştırılmış, en üstün seviyede yeterli, haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş bir kanun, düstur ve ilke” olduğu hâlde onlar yalanlayıyorlarr ve tutkularına uyuyorlar; ahrete inanan bir adamın yaşam tarzı, işlerine gelmiyor. Şüphesiz onlara vazgeçirecek haberler de gelmişti. Buna rağmen uyarılar yarar sağlamıyor, inatlarından vazgeçmiyorlar.

Ey uyarı görevi yapan kullar! Bu durumda onlardan geri durun. 
O günde Çağırıcı’nın, bilinmedik/yadırganan bir şeye çağırdığı o günde gözleri düşkün düşkün, o davetçiye hızlıca koşarak kabirlerinden çıkarlar. Sanki onlar darmadağın çekirgeler gibidirler. O, Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örtenler, “Bu, zor bir gündür” derler.

Onlar tarihi bir incelesinler. Onlardan önce Nûh’un toplumu da bunlar gibi yalanlamıştı. Öyle ki kulumuzu yalanladılar ve “O, gizli güçlerce desteklenen/ deli birisidir” dediler. Ve nuhun eli kolu bağlanılmıştı.
Bunun üzerine Nûh Rabbine yalvardı: “Ben gerçekten yenik düşürüldüm, bana yardım et!”
Biz de hemen sel gibi boşalan bir su ile göğün kapılarını açıverdik.
Yeri de kaynaklar hâlinde fışkırttık; derken sular ayarlanmış bir iş üzerine birbirine kavuştu.
Nûh’u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/gözetimimiz altında akıp giden tahtaları ve çivileri/urganları olan filika/küçük gemi üzerinde taşıdık.
Ve andolsun Biz, bunu bir âyet olarak bıraktık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
Peki, Benim azabım ve uyarılarım nasılmış? Akıllarını başlarına alsınlar.
Andolsun Biz, Kur’ân’ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?

Yine araştırsınlar!
Âd da yalanlamıştı. Peki, Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
Şüphesiz Biz onların üstüne, uğursuz, uzun bir günde dondurucu/uğultulu, insanları koparıp atan bir rüzgâr gönderdik; sanki onlar kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibiydiler.
Peki, Benim azabım ve uyarılarım nasılmış? Akıllarını başlarına alsınlar.

Andolsun Biz Kur’ân’ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?

Yine iyi araştırsınlar!
Semûd da o uyarıları yalanladı: “Bizden bir tek insana mı, o’na mı uyacağız? Öyle yaparsak kesinlikle bir sapıklık ve çılgınlık içinde oluruz, Öğüt; Kitap, aramızdan o’na mı bırakıldı? Hayır, aksine o, çok yalancı, küstahtır” dediler.
Yarın onlar, çok yalancının, küstahın kim olduğunu bileceklerdir. Şüphesiz Biz onlara, kendilerine görev olmak üzere sosyal destek kurumları kurmalarını ve onları ayakta tutmalarını emretmiştik.

Ey uyarı görevi yapan kullar! Onun için siz onları gözetleyin ve sabredin. 
Ve onlara sosyal kurumları ayakta tutacak zekât; vergi ve harcamada bulunma görevlerinin, kendi aralarında pay edilmiş olduğunu, mutlaka bunların yapılması gerektiği; herkesin kamuya ne miktarda katkıda bulunacağı da belirlenmişti.
Böyle olmasına rağmen buna karşı çıktılar, idarecilerine seslendiler. O da alacağını alıp sosyal kurumları ayakta tutan gelir kaynaklarını kurutarak sistemi çökertiverdi.
Peki, azabım ve uyarılar nasılmış?

Şüphesiz Biz onların üzerine  korkunç tek bir ses gönderdik; ağılcının topladığı çalı-çırpı gibi oluverdiler.
Ey insanlar siz de sakın Semud gibi, sosyal kurumlarını çökertmeyin, onlar gibi helak olursr gidersiniz.
Andolsun Biz Kur’ân’ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?

Yine iyi araştırsınlar!
Lût’un toplumu, uyarıları yalanladı. Biz onların üzerine ufak taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Lût’un ailesi bundan ayrı tutuldu. Onları katımızdan bir nimet olarak seher vaktinde kurtardık; Biz kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen kimseyi böyle mükâfâtlandırırız.
Andolsun Lût, onları Bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat onlar uyarıları kuşku ile karşıladılar ve andolsun o’nun konuklarından cinsel yönden yararlanmaya kalkıştılar. Biz de onların gözlerini körleştiriverdik/kabilelerini silip süpürüverdik: “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!”
Ve andolsun sabah erkenden, onları kararlı bir azap bastırıverdi: “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!”
Ey insanlar siz de sakın Lut’un kavmi gibi, Allah’tan gelen mesajları yalanlamayın, onlar gibi helak olur gidersiniz.

Andolsun Biz Kur’ân’ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen?

Yine iyi araştırsınlar!

Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcılar gelmişti. Onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli birinin yakalayışıyla yakalayıverdik.

Ey insanlar siz de sakın Firavun ve yakınları gibi, Allah’tan gelen mesajları yalanlamayın, onlar gibi helak olur gidersiniz.

Ey ahırete inanmayan kimseler! Söyleyin bakalım:
Sizin Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimseleriniz, onlardan hayırlı mı? 
Yoksa yazıtlarda sizin için kurtulacaklarına dair Allah tarafından verilmiş bir senet veya ferman mı var? Yoksa sizler, “Biz birbirine yardım eden/intikam alabilen bir topluluğuz, biz birbirimizi kurtarırız” mı diyorsunuz?

Yakında bozguna uğrayacak ve arkanızı dönerek kaçacaksınız.
Aslında size vaat edilen, o saattir. O saat cidden daha feci ve daha acıdır.
Kesinlikle suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
O gün yüzleri üzere ateşte sürüklenirler: “Cehennemin beyinleri kaynatan sıcağının dokunuşunu tadın!” 
(37/54, Kamer/1-48)
-61-

Ey insanlık, iyi gözlem yapın, iyi araştırın!

Şüphesiz ki, Biz her şeyi; evet her şeyi bir ölçü, ayar ile yarattık.
Ve buyruğumuz, ancak göz kırpması gibi bir tekdir.
Ve andolsun Biz, sizin benzerlerinizi değişime, yıkıma uğrattık. O hâlde var mı bir düşünen?
Ve onların işledikleri her şey, yazıtlarda kayıt altındadır. Küçüğün, büyüğün, hepsi satır satır yazılmıştır.
Hiç şüphesiz Allah’ın koruması altına girmiş kimseler cennetlerdedir, ırmaklardadır/aydınlıklardadır. Çok güçlü sahip, yöneticinin huzurundaki “doğruluk oturma yerleri”ndedirler.
Öyleyse, araştırın, öğrenin de inanın ve bu cennetlere siz girin, bu nimetlerden siz yararlanın
(37/54, Kamer/49-55)