Ey insanlar! Sizi gözleme davet ediyorum. Bakın, dünyadan yok olup ahıretten kalkış ve dünyada yaptıklarına pişman olan kişilerin halini size gösteriyorum.
O insan kendisinin kemiklerini asla bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor? Evet, Biz onun parmak uçlarını/tüm organlarını düzenlemeye gücü yetenleriz!
İnançsız insan, önünü din-iman tanımayıp kötülüğe batmakla geçirmek istiyor: Soruyor: “Kıyâmet günü ne zamanmış?”
İşte, göz şimşek gibi çaktığı, ay tutulduğu ve güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan, “Kaçış nereye/kaçacak yer neresi?” der.
Kesinlikle onun düşündüğü gibi değil! Sığınak diye bir şey yoktur. O gün varıp durmak sadece Rabbinedir/o gün varılıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
O gün, o insan, önden yolladığı şeyler ve geriye bıraktığı şeyler ile haberdar edilir.
Aslında insan, tüm mazeretlerini koysa da bile/tüm perdelerini koysa da bile kendi aleyhine iyi bir gözetmendir: “Onu çabuklaştırman için dilini ona hareket ettirme! Kuşkusuz yaptıklarının-yapmadıklarının birleştirilmesi ve toplanması yalnızca Bizim üzerimizedir. O hâlde Biz yaptıklarını-yapmadıklarını topladığımız zaman sen onun toplanmasını izle! Sonra, yaptıklarının-yapmadıklarının kanıtlarıyla ortaya konması da sadece Bizim üzerimizedir.
Kesinlikle sizin düşündüğünüz gibi değil! İşin aslında siz dünyayı seviyorsunuz ve âhireti bırakıyorsunuz.
Yüzler var ki o gün apaydınlıktır; Rablerine nazar edicidirler.
Ve yüzler de var ki o gün asıktırlar; zannederler ki kendilerine “Belkıran” yapılıyor.
Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! Köprücük kemiklerine dayandığı, “Çare bulan kimdir!” denildiği ve can çekişen kişi bunun o ayrılık anı olduğunu anladığı ve bacak bacağa dolaştığı zaman; işte o gün sürülüp götürülmek, sadece Rabbinedir.
Fakat o, ne onayladı, ne destekledi. Fakat o, yalanladı ve geri durdu. Sonra da gerine gerine yakınlarına gitti.
Çok yakın sana, hem de çok yakın! Yine, çok yakın sana, hem de çok yakın!
Yoksa o insan başıboş bırakılacağını mı sanır?
O, ayarlanmış meniden bir nutfe değil miydi? Sonra bir embriyon idi de sonra onu yaratmış, sonra da düzene koymuştur; ki ondan da iki eşi; erkek ve dişiyi var etmiştir.
Peki, bütün bunları yapan, ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir?
(31/75, Kıyâmet/1-40)