Ey Elçi/ Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Kocası hakkında elçimiz Muhammed ile  tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah kesinlikle işitmiştir. Allah, hepinizin konuşmasını da işitir. Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
Sizden, kadınlarınıza zıharyapan kimseler; zıhar yapılan kadınlar, kendilerinin anaları değildir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Ve şüphesiz onlar, sözden çirkin olanı ve yalanı söylüyorlar. Ve şüphesiz Allah, çok affedici, çok bağışlayıcıdır.
Ve kadınlarına zıhar yapıp sonra da söylediklerinden dönenlerin, birbiriyle temastan/ilişkiden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. İşte siz, bununla öğütleniyorsunuz. Allah, yaptıklarınızdan çok iyi haberi olandır.
Artık, kim ki bu imkânı bulamazsa, cinsel birleşme yapmalarından önce, hemen aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Artık kim ki güç yetiremedi, altmış miskini doyurmalıdır. Bu, Allah’a ve Elçisi’ne inanmanız içindir. Ve bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimseler için de çok acıklı bir azap vardır.
(105/58, Mücâdele/1-4) 
-642-

Ey insanlar!
Şüphesiz Allah’a ve Elçisi’ne sınırı aşmaya kalkan kimseler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılmışlardır. Hâlbuki kesinlikle Biz, apaçık âyetler indirmişizdir. Ve Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimseler için küçük düşürücü bir azap vardır.
Artık Allah, onların hepsini dirilteceği gün yaptıkları şeyleri kendilerine haber verecektir. Allah onların yaptıkları şeyleri bir bir saymıştır, onlar ise unutmuşlardır. Ve Allah, her şeye en iyi şâhittir.
(105/58, Mücâdele/5-6)

-643-

Ey insanlar!
Göklerde olan şeyleri ve yeryüzünde olan şeyleri, Allah’ın bildiğini görmediniz mi/hiç düşünmediniz mi? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde O, kesinlikle dördüncüleridir. Beşte de O, kesinlikle altıncılarıdır. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar O, kesinlikle onlarla beraberdir. Sonra kıyâmet günü onlara yaptıkları şeyleri haber verecektir. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir.
Fısıldaşmaktan yasaklandıktan sonra yine o yasaklananı yapmaya kalkışanları ve günah, düşmanlık ve Elçi’ye karşı gelmek hususunda fısıldaşanları görmediniz mi? Onlar elçimiz Muhammed’e geldikleri zaman onu, Allah’ın selâmlamadığı ile selâmlıyorlar. Kendi içlerinden de: “Bu söylediklerimiz yüzünden Allah’ın bize azap etmesi gerekmez miydi?” derler. Tüm münafıkların politikası her zaman böyledir. Cehennem onlara yeter. Oraya yaslanacaklardır. Ne kötü dönüş yeridir!
Ey iman etmiş kimseler! 
Fısıldaştığınız zaman günahı, düşmanlığı ve Elçi’ye karşı gelmeyi fısıldamayın. İyi adam olmayı ve Allah’ın koruması altına girmeyi fısıldaşın. Kendisine toplanacağınız Allah’ın koruması altına girin.
Şüphesiz bu fısıldaşmalar, iman eden kimseleri üzmek için şeytandandır. Oysa şeytan, Allah’ın izni/ bilgisi olmadıkça, mü’minlere hiçbir zarar veremez. Ve öyleyse mü’minler, yalnızca Allah’a işin sonucunu havale etsinler.
Ey iman etmiş kimseler! 
Size: “Meclislerde yer açın/başkalarına da katılım hakkı tanıyın” denilince hemen yer açıverin ki Allah da yer açsın/size genişlik versin. Ve size: “Kendinizi olduğunuzdan daha büyük gösterin” denilince de kendinizi olduğunuzdan daha büyük gösterin.Böylece Allah, sizden inanmış olan kimseleri ve kendilerine bilgi verilenleri derecelerle yükseltsin. Ve Allah yaptıklarınıza iyice haberi olandır.
Ey iman etmiş kişiler! 
Elçi ile fısıldaşacağınız [başbaşa konuşacağınız, özel hizmet alacağınız] zaman, bu fısıldaşmanızdan önce hemen bir sadaka veriniz. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Böyle olmasına rağmen eğer bir şey bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten korktunuz mu? İşte, yapmadınız. Ve Allah, sizin bilinçle hatadan dönüşünüzü kabul etti. Artık salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/verginizi verin, Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin. Ve Allah, yaptıklarınıza en çok haberi olandır.
(105/58, Mücâdele/7-13)

-644-
Ey iman etmiş kimseler!
Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu yardımcı, koruyucu; yönetici yapanları görmediniz mi/hiç düşünmediniz mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Ve onlar bilerek yalan yere yemin ediyorlar.
Allah onlara çok çetin bir azap hazırlamıştır. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları çok kötü olanlardır!
Yeminlerini kalkan edindiler de Allah’ın yolundan çevirdiler. Artık onlar için küçük düşürücü bir azap vardır.
Onların malları ve evlatları, kendilerine, Allah’a karşı hiçbir şekilde asla yararı olmaz. Onlar, Ateş’in ashâbıdırlar. Onlar, orada sürekli kalanlardır.
Artık Allah, onların hepsini tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O’na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanacaklardır. Gözünüzü açın! Şüphesiz onlar, yalancıların ta kendileridir.
Şeytan onları istilâ etmişti de onlara Allah’ı anmayı terk ettirmişti. Onlar, şeytanın grubudur. Gözünüzü açın! Şeytanın grubu kesinlikle kaybedenlerin ta kendisidir.
(105/58, Mücâdele/14-19) 
-645-

Ey insanlar!
Allah’a ve Elçisi’ne sınırı aşmaya uğraşanlar; onlar, en aşağılık kişiler arasındadırlar.
Allah: “Elbette Ben ve elçilerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır.
(105/58, Mücâdele/20-21) 
-646-
Ey inananlar!

Allah’a ve âhiret gününe inanan bir topluluğu, Allah’a ve Elçisi’ne sınırı aşmaya uğraşanlarla karşılıklı sevgi bağı kurmuş hâlde bulamazsınız, onlar böyle bir şeyi yapmazlar. Bunlar, onların ister babaları olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Onlar Allah’ın, onların kalplerine imanı yazdığı ve kendilerini Kendisinden olan vahiy ile desteklediği kimselerdir. Ve Allah onları, sürekli kalanlar olarak altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır. İşte bunlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gözünüzü açın! Allah’ın taraftarları, başarıya ulaşanların ta kendileridir.
(105/58, Mücâdele/22)

Bkz. 355 nolu not.

Buradaki, “kendilerini olduklarından daha büyük göstermelerinin” istenmesi, savaş vs. gibi olağandışı durumlarda hasımlara korku verebilmek için uygulanacak bir stratejidir. Yoksa bulundukları yerden kalkıp gitmek değildir.