Ey insan!

Hükümranlık elinde bulunan Allah, ne cömerttir! Ve O, her şeye güç yetirendir.
O, hanginizin amelce daha iyi-güzel olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı yarattı. O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır.
O, yedi göğü, birbiri üzerine uyumlu olarak yaratandır.

Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah’ın] yaratmasında bir çatlaklık-uygunsuzluk görmezsin. Haydi, gözünü döndür, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha döndür. Gözün, âciz olarak ve çok bitkin olduğu hâlde sana dönecektir. 
Ve andolsun ki Biz, en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları, kâhinlere palavra malzemesi [meteorların yeryüzüne düşmesiyle, insanların uzaydaki varlıkları tanımalarıyla şeytanların; kâhinlerin, falcıların sahtekârlıklarının ortaya çıkmasına malzeme] yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık.
(77/67, Mülk/1-5)
-357-
Ey insanlar! Ahırete ait şu sahnelere dikkat edin ve tedbirinizi alın:
Rablerini örtenler/inanmayanlar için de cehennem azabı vardır. Ve o, ne kötü dönüş yeridir!
Oraya atıldıklarında, o kaynarken, onun korkunç sesini işitirler.
O, az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara sorar: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?”
Onlar derler ki: “Evet, bize uyarıcı geldi de biz yalanladık ve ‘Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ dedik.
Ve onlar derler ki: “Eğer biz dinlemiş olsaydık yahut akletmiş olsaydık şu çılgın ateşin ashâbı içinde olmazdık.”
Böylece günahlarını itiraf ettiler. Artık, un-ufak, toz-duman olmak, çılgın ateş ashâbı içindir.
(77/67, Mülk/6-11)
-358-

Ey insanlar!
Şüphesiz ki görülmeyen, duyulmayan, sezilmeyen ıssız yerde Rablerine saygıyla, sevgiyle bilgiyle ürperti duyanlar; bağışlanma ve büyük bir ödül, onlar içindir.
Ve sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun; şüphesiz ki Allah, göğüslerin özünü en iyi bilendir.
Yaratan bilmez mi/ O, yarattığını bilmez mi? Ve Yaratan, çokça lutfeden, gizlileri bilendir, her şeyin iç yüzünü, gizli taraflarını da iyi bilendir.
Allah, size yeryüzünü boyun eğer yapandır. Haydi onun omuzlarında/ tepelerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Ve diriliş, ancak O’nadır.
(77/67, Mülk/12-15)
-359-

Ey insanlar!
Gökte olan/yüceler yücesi olan Allah’ın sizi yere batırmasından güvende misiniz? Bir de bakarsın ki çalkalanıvermiştir.
Ya da siz, gökte olan Zat’ın üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden güvende misiniz? Artık uyarımın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.
Ve andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Peki, Beni tanımamak/tanıtmamaya yeltenmek nasıl oldu?
Ve onlar, üstlerindeki sıra sıra sıralanmış ve dürülmüş uçan şeylere göz atmıyorlar mı? Onları Rahmân’dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah’tan] başkası tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi en iyi görendir.
Rahmân’ın yarattığı bütün canlılara, dünyada çokça merhamet eden Allah’ın astlarından size yardım edecek şu askerleriniz kimlerdir? Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örtenler, sadece bir aldanış içerisindedirler.
Veya Allah, rızkını kesiverse, size rızık verecek o kimse kimdir? Aslında onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.
Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru yolda dümdüz yürüyen mi?

Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Deyin ki: “O, sizi yaratan, size kulak, gözler ve gönüller oluşturandır. Sahip olduğunuz nimetlerin karşılığını ne de az ödüyorsunuz?”
Deyin ki: “O, sizi yeryüzünde dağıtıp yayandır ve siz O’na toplanıp götürüleceksiniz.”
Bir de onlar: “Eğer doğru kimselerden iseniz bu tehdit ne zaman?” diyorlar.
Deyin ki: “Kesinlikle bu tehdidin bilgisi, Allah’ın yanındadır. Ben ise yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.”
Artık onlar, onu yakınlaşmış görünce, Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimselerin yüzleri kötüleşti. Ve: “İşte bu, çağırıp durduğunuz şeydir!” dendi.

Deyin ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları değişime/yıkıma uğratsa yahut bize merhamet etse, peki, Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten bu kimseleri acıklı bir azaptan kim koruyacak?”
Deyin ki: “O, yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet edendir. Biz, O’na inandık ve sadece O’na sonucu havale ettik. Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.”
Deyin ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer suyunuz yerin dibine çektiriliverse, size kim bir pınar suyu getirebilir?”
(77/67, Mülk/16-30)