Ey insanlar!
Kesinlikle, inananlar durumlarını korudular/zafer kazandılar.
Onlar, salâtlarında [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmalarında] gösterişsiz/ samimi olan kimselerdir.
Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir,
Ve onlar, zekâtı işleyen/vergiyi veren kimselerdir,
Ve onlar, iffetlerini koruyan kimselerdir, –eşleri veya sözleşmelerinin sahip oldukları ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar, oysa bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.–
Ve onlar, emanetlerine ve antlaşmalarına riâyet eden kimselerdir.
Ve onlar, salâtlarını [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumlarını] koruyan kimselerdir.
İşte onlar, içinde temelli kalacakları Firdevs cennetine son sahip olan son sahiplerin ta kendileridir.
(74/23, Mü’minûn/1-11)
-335-
Ey insanlar!
Ve andolsun ki Biz, insanı seçilmiş bir çamurdan yarattık. Sonra onu çok dayanıklı bir karargâhta bir nutfe yaptık. Sonra o nutfeyi bir embriyon olarak yarattık. Sonra o embriyoyu bir et parçası olarak yarattık. Sonra o bir et parçasını kemikler olarak yarattık. Sonunda o kemiklere de bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden kurduk. İşte, yaratıcıların en güzeli Allah ne cömerttir! Sonra şüphesiz sizler, bunların ardından kesinlikle öleceksiniz. Sonra şüphesiz siz, kıyâmet gününde diriltileceksiniz.
(74/23, Mü’minûn/12-16)
-336-
Ey insanlar!
Ve andolsun ki Biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Ve Biz, yaratmaya karşı bilgisiz, ilgisiz, duyarsız değiliz.
Ve Biz gökten bir ölçüde su indirdik de onu yeryüzünde durgunlaştırdık. Ve şüphesiz Biz, onu gidermeye de kesinlikle güç yetirenleriz.
Sonra da Biz, onun sayesinde sizin için hurmadan ve üzümden bahçeler meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.
Ve Tûr-ı Sinâ’dan çıkan, yağ bitiren, yiyenlere katık olan bir ağaç meydana getirdik.
Dört bacaklı, iki tırnaklı geviş getiren ve ot yiyen hayvanlarda da sizin için kesinlikle bir ibret vardır. Onların karınlarındaki şeylerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım yararlar daha vardır. Ve siz, onlardan yersiniz, onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız/yüklenirsiniz.
(74/23, Mü’minûn/17-22)
-337-
Ey insanlar! İbret alasınız diye size geçmişten sahneler bildiriyoruz:
Andolsun ki Biz, Nûh’u toplumuna elçi gönderdik de o, “Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Hâlâ Allah’ın koruması altına girmeyecek misiniz?” dedi.
Bunun üzerine, toplumundan Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten ileri gelenler, “Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değildir. Size fazlalık sağlamak istiyor. Eğer Allah isteseydi, kesinlikle melekleri indirirdi. Biz evvelki atalarımızda bunu duymadık. Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir adamdır. Öyle ise, bir süreye kadar o’nu umutla bekleyin” dediler.
Nûh: “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
Bunun üzerine Biz o’na: “Bizim gözetimimiz ve vahyimiz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de: ‘Tüm övgüler, bizi şirk koşarak yanlış iş yapanlar topluluğundan kurtaran Allah içindir’ de! Ve: ‘Rabbim! Beni bolluk olan bir yere indir/bana bolca ikramda bulun. Sen, indirenlerin/ikramda bulunanların en iyisisin’ de” diye vahyettik.
Şüphesiz bunda kesinlikle birtakım alâmetler/göstergeler vardır. Ve Biz, kesinlikle sınayanlarız.
Sonra, Biz onların ardından başka bir nesil var ettik.
Sonra da onların içinde, “Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Hâlâ Allah’ın koruması altına girmeyecek misiniz?” diye uyaran, kendilerinden bir elçi gönderdik.
Ve elçinin toplumundan, Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örtmüş, âhirete ulaşmayı yalanlamış ve şu basit dünya yaşamında kendilerine refah verdiğimiz kodaman kişiler: “Bu, sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor. Ve eğer, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz, şüphesiz o zaman siz, kesinlikle ziyan edenlersiniz. Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak sûrette sizin çıkarılacağınızı mı vaat ediyor? Tehdit olunduğunuz şey, hiç olmayacak bir şeydir! Sadece basit dünya hayatımız! Biz, ölürüz, yaşarız. Ve biz, diriltilecekler değiliz. Elçi, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir adamdır ve biz o’na inanmıyoruz” dediler.
Elçi: “Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
Allah: “Çok az bir zaman sonra onlar kesinlikle pişman olacaklar!” dedi.
Sonra da çığlık onları hak ile yakalayıverdi. Böylece kendilerini süprüntü yaptık. Artık uzaklık, şirk koşarak yanlış iş yapanlar topluluğunadır.
Sonra Biz onların ardından başka nesiller var ettik.
Hiçbir önderli toplum, kendi ecelini öne alamaz, erteleyemez de.
Sonra Biz birbiri ardından elçilerimizi gönderdik. Her ne zaman bir ümmete elçileri geldi, onlar bu elçiyi yalanladılar da Biz onların bir kısmını bir kısmına izlettirdik ve onları öyküler yaptık. –Artık iman etmeyen toplum için uzaklık; canı cehenneme!–
Sonra da Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u âyetlerimizle/ alâmetlerimizle/ göstergelerimizle ve apaçık bir güç ile Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik/elçi yaptık. Bunun üzerine kendilerinin büyüklüğüne inandılar ve ululuk taslayan bir toplum oldular.
Sonra da: “Bu ikisinin toplumları bize kulluk ederken biz, bizim benzerimiz olan bu iki beşere inanacak mıyız?” dediler.
Böylece ikisini yalanladılar da onlar, değişime/ yıkıma uğrayanlardan oldular.
Ve andolsun Biz, Mûsâ’ya onlar kılavuzlandıkları doğru yola girsinler diye o kitabı verdik.
Ve Biz, Meryem’in oğlunu ve Îsâ’nın annesini bir alâmet/gösterge yaptık ve ikisini, yerleşmeye uygun, suyu olan bir tepeye yerleştirdik.
Ey elçiler! Temiz, hoş, yararlı şeylerden yiyin ve sâlihi işleyin. Şüphesiz Ben sizin yaptıklarınızı çok iyi bilenim.
Ve işte bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde Benim korumam altına girin.
Sonra insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedir.
Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Siz şimdi tevhitten sapmış olanları bir zamana kadar sapkınlıkları ile başbaşa bırakın!
Onlar, kendilerini hayırlarda koşturalım diye, kendilerine maldan ve oğullardan bir şeyler vermekte olduğumuzu mu sanıyorlar? Tam tersi, işin farkına varamıyorlar.
(74/23, Mü’minûn/23-56)
-338-
Ey insanlar!
Şüphesiz Rablerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O’ndan uzaklaşma korkusundan tir tir titreyen şu kimseler, Rablerinin âyetlerine inanan kimseler, Rablerine ortak tanımayan kimseler, şüphesiz kendileri, Rablerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve iyilikler için önde gidenlerdir.
(74/23, Mü’minûn/57-61)
-339-
Ey insanlar!
Ve Biz hiç kimseyi, gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü tutmayız. Nezdimizde de hakkı konuşan bir kitap vardır ve onlar, haksızlığa uğratılmazlar.
Tam tersi, onların kalpleri bu hususta örtü içindedir. Ve onların bundan aşağı birtakım kötü işleri vardır ki, onlar kötü işleri yapar dururlar.
Sonunda, onların konfor içinde olanlarını azapla yakaladığımızda hemen feryadı basıverirler.
Bugün feryat etmeyin! Şüphesiz siz, Bizden yardım göremezsiniz. Şüphesiz âyetlerimiz size okunurdu da, buna karşı siz kibirlenerek ve geceleyin hezeyanlar savurarak arkanızı dönüp gidiyordunuz.
(74/23, Mü’minûn/62-67)
-340-
Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Onlar, Kur’ân’ı hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
Ya da onlar, elçilerini tanımadılar mı da kendilerine gelen elçi için tanıtmamaya yeltenen kimselerdir?
Yoksa ‘Onda bir delilik var’ mı diyorlar? Aksine elçileri, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu da hak için hoşlanmayan kimselerdir.
Ve eğer hak onların tutkularına uysaydı; kesinlikle gökler, yeryüzü ve bunlarda bulunan kimseler bozulup giderdi. Aslında, Biz onların şanını/öğütlerini getirdik; sonra da onlar, kendi şanlarından/öğütlerinden yüz çevirenlerdir.
Yoksa siz onlardan bir vergi mi istiyorsunuz? İşte, Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. Ve Rabbin, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Ve şüphesiz siz, kesinlikle onları dosdoğru bir yola çağırıyorsunuz. Âhirete inanmayan şu kimseler ise, bu yoldan kesinlikle sapanlardır.
Ve eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, kesinlikle iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direnirlerdi.
Ve andolsun, Biz onları azap ile yakaladık; buna rağmen Rablerine boyun eğmediler ve Allah’a karşı zeliller olduklarını hiç göstermediler.
Ta ki üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada ümitsiz kalmışlardır!
Ey insanlar!
Allah, sizin için duymayı, gözleri ve kalpleri yaratandır. Kendinize verilen nimetlerin karşılığını ne de az ödüyorsunuz!
Ve Allah, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Ve sadece O’na toplanacaksınız.
Ve Allah, diriltir ve öldürür. Gece ile gündüzün birbirini takip etmesi de yalnızca O’nun içindir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?
(74/23, Mü’minûn/68-80)
-341-
Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Aslında onlar, öncekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.
Onlar: “Biz, ölüp de bir toprak ve kemikler olunca mı, kesinlikle diriltileceğiz? Andolsun ki biz ve atalarımız bundan önce bununla korkutulmuştuk. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir!” dediler.
Deyin ki: “Eğer biliyorsanız, bu yeryüzü ve onun içindeki kimseler kime aittir?”
Onlar: “Allah’a aittir” diyecekler. “Öyle ise siz düşünüp taşınmaz mısınız?” de.
Deyin ki: “Yedi göklerin Rabbi ve çok büyük tahtın Rabbi kimdir?”
Onlar, “Allah’ındır/Allah’tır” diyecekler. Sen: “Öyleyse Allah’ın koruması altına girmeyecek misiniz?” de.
Deyin ki: “Eğer biliyorsanız; her şeyin mülkiyeti ve yönetimi Kendisinin elinde olan ve Kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat Kendisi korunmayan kimdir?”
Onlar, “Allah’ındır/Allah’tır” diyecekler. Sen: “Öyle ise nasıl büyülenirsiniz?” de.
Aslında Biz onlara hakkı getirdik, onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.
(74/23, Mü’minûn/81-90)
-342-
Ey insanlar!
Allah, çocuk diye bir şey edinmemiştir; O’nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi takdirde her ilâh kesinlikle kendi yarattığı şeyle birlikte gider ve kesinlikle diğerleri üzerine üstün olurdu. Görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni ve açığı bilen Allah, onların niteledikleri şeylerden arınıktır. O, onların ortak koştukları şeylerden de çok yücedir.
(74/23, Mü’minûn/91-92)
-343-
Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Deyin ki: “Rabbimiz! Onların tehdit olundukları şeyleri bize kesinlikle göstereceksen, Rabbimiz! Bu durumda bizi, şirk koşarak yanlış yapan o kimseler topluluğu içinde tutma.”
Ve şüphesiz Biz, onlara vaat ettiğimiz şeyleri sana göstermeye elbette ki güç yetirenleriz.
Siz, kötülüğü en güzel bir şeyle savun. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri çok iyi biliriz.
Ve deyin ki: “Rabbimiz! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırız! Ve Rabbimiz! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırız.”
(74/23, Mü’minûn/93-98)
-344-
Ey insanlar! Dikkatli olun.
Sonunda onlardan birine ölüm geldiğinde, “Rabbim, terk ettiğim şeylerde sâlihi işlemem için beni geri döndür” diyecekler. Kesinlikle onun düşündüğü gibi değil! Bu, şüphesiz onun söylediği bir sözdür. Onların tekrar diriltilecekleri güne kadar onların arkalarında bir engel vardır.
Artık Sûr’a üflendiği zaman, işte o gün aralarında soy-sop ilişkisi yoktur, kimse kimseden bir şey isteyemez de.
Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte onlar asıl kurtuluşa erenlerdir.
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; cehennemde sürekli kalıcıdırlar.
Orada onlar, dişleri sırıtır hâlde iken ateş yüzlerini yalar.
Benim âyetlerim size okunmadı mı? Siz de onları yalanlıyor muydunuz?
Diyecekler ki: “Rabbimiz! Azgınlığımız bizi yendi ve biz, bir sapıklar topluluğu olduk. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha aynısını yaparsak işte o zaman gerçekten biz yanlış yapanlarız.”
Allah diyecek ki: “Sinin oraya! Bana konuşmayın da. Şüphesiz Benim kullarımdan bir grup: “Rabbimiz! Biz iman ettik; artık bizi bağışla, bize merhamet et, Sen merhametlilerin en iyisisin” diyorlardı. İşte siz onları alaya aldınız; sonunda da onlar, size Benim anılmamı, öğüdümü unutturdu/terk ettirdi. Ve siz onlara gülüyordunuz. Şüphesiz ki bugün Ben, sabretmelerine karşılık, onları ödüllendirdim; onlar, kazançlı çıkanların ta kendileridir.”
Allah: “Yeryüzünde yıl sayısı olarak kaç yıl kaldınız?” diyecek.
Onlar: “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Haydi, sayanlara sor” diyecekler.
Allah: “Siz sadece pek az bir süre kaldınız; keşke siz bilmiş olsaydınız!” diye karşılık verecek.
(74/23, Mü’minûn/99-114)
-345-
Ey insanlar!
Peki siz, Bizim sizi sadece boş yere yarattığımızı ve şüphesiz sizin yalnızca Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
İşte gerçek sahip, yönetici Allah, yüceler yücesidir. O’ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, saygın, en büyük yönetim makamının Rabbidir.
Her kim, hiçbir delili olmadığı hâlde, Allah ile birlikte diğer bir ilâha yakarırsa, bilsin ki o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şüphesiz Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örtmüş olanlar, durumlarını koruyamazlar, zafer kazanamazlar.
(74/23, Mü’minûn/115-117)
-346-
Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Deyin ki: “Rabbimiz! Bağışla ve merhamet et! Ve Sen merhametlilerin en hayırlısısın.”
(74/23, Mü’minûn/118)