Dikkat! Dikkat! Dikkat!
Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir.
Yoksa onlar, “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar. Tam tersi Kur’ân, kılavuzlandıkları doğru yola ulaşırlar diye, Muhammed’den evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasınız diye Rabbinizden gelen gerçektir.
(75/32, Secde/1-3)

-348-

Ey insanlar! İyice öğreniniz:
Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı evrede yaratan ve de en büyük taht üzerinde egemenlik kurandır. O’nun astlarından size bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın ve bir destekçi, iltimasçı yoktur. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
Allah, gökten yere, sistemleri düzenler, sonra da sistemler, ölçüsü, sizin saydıklarınızdan bin yıl olan bir günde Allah’a yükselir, geri döner, bozulur.
İşte Allah, algılanabilenleri ve algılanamayanları, geçmişi, geleceği bilendir; en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, engin merhamet sahibidir.
Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir özden, basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu düzeltip bir biçime soktu ve onu bilgilendirdi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Sahip olduğunuz nimetlerin karşılığını ne de az ödüyorsunuz?
(75/32, Secde/4-9)
-349-

Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!

İnkarcılar: “Biz yeryüzünün içinde kaybolduğumuzda mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta olacağız?” dediler. Aslında onlar, Rablerine kavuşmayı; O’nun huzuruna varmayı örten/inanmayan kimselerdir.
Deyin ki: “Size ölümle görevlendirilmiş görevli güç, sizi vefat ettirecek; size geçmişte yaptıklarınızı ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızı bir bir hatırlattıracak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”
Suçluları, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de sâlih bir amel işleyelim, biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz” derlerken bir görseniz!
Ve eğer Biz dileseydik her kişiye doğru yolu verirdik. Velâkin Benden: “Bütün bilinen, bilinmeyen, geçmişten, gelecekten herkesten cehennemi elbette tamamen dolduracağım” sözü hak olmuştur.
“Öyleyse bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuzdan/ terk ettiğinizden dolayı tadın azabı! Hiç şüphesiz ki Biz cezalandırdık sizi. Ve yapmış olduğunuza karşılık sonsuzluk azabını tadın!”
(75/32, Secde/10-14)
-350-

Ey insanlar!
Gerçekten Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine öğüt verildiği zaman boyun eğip teslimiyet göstererek yerlere kapanan ve Rablerinin övgüsüyle birlikte noksan sıfatlardan arındıran ve büyüklük taslamayan kimseler inanırlar.
Onların yanları, yan gelip yattıkları yerlerden uzaklaşır; onlar keyfetmezler, onlar korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan bağışlarlar.
(75/32, Secde/15-16)
-351-

Ey insanlar!

İşte, kişi, kendisi için, yaptıklarına karşılık gözler aydınlığı olacak şeylerden gizlenmiş olan şeyleri bilmiyor!
Peki, inanmış kimse, yoldan çıkan kimse gibi midir? Bunlar, aynı olmazlar.
İman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimselere gelince; artık yaptıklarına karşılık, bir ağırlanma olarak, barınak bahçeleri yalnızca onlar içindir.
Ve yoldan çıkanlara gelince, onların varacağı yer de Ateş’tir. Her çıkmak istediklerinde oraya yeniden çevrilecekler ve onlara, “Yalanlayıp durduğunuz Ateş’in azabını tadın” denilecektir. Hiç kuşkusuz, dönerler diye onlara, büyük cezanın astından en yakın cezadan da tattıracağız.
Ve Rabbinin âyetleriyle kendisi öğütlendirilen, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha yanlış iş yapan kimdir? Şüphesiz Biz, günahkârları yakalayıp cezalandırarak adaleti sağlayanlarız.
(75/32, Secde/17-22)
-352-
Ey insanlar! Size geçmişi hatırlatıyoruz:
Ve andolsun ki Biz, vaktiyle Mûsâ’ya o kitabı verdik. –Şimdi sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma.– Ve Biz, onu İsrâîloğulları için bir kılavuz yaptık.
Ve onlardan, sabrettikleri zaman, Bizim emrimizle kılavuzluk eden önderler yaptık. Ve onlar, Bizim âyetlerimize/alâmetlerimize/göstergelerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı.

Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Şüphesiz sizin Rabbiniz; Allah, onların anlaşmazlığa düştükleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hükmedecektir.
(75/32, Secde/23-25)
-353-

Ey insanlar!
Yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları kendilerinden önceki nice kuşakları değişime/yıkıma uğratmış olmamız da, onlara kılavuz olmadı mı? Şüphesiz bunda nice alâmetler/göstergeler vardır. Hâlâ kulak vermeyecekler mi?
Ya da, Bizim kır-kurak yere suyu salıverip de onunla hayvanların ve kendilerinin yediği bir ekin çıkarmamızı da mı görmediler? Hâlâ görmezler mi?
Bir de onlar, “Ne zaman o yargı, eğer doğru kimseler iseniz?” diyorlar.
Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunanlar!
Deyin ki: “Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimselere, o yargı günü iman etmeleri yarar sağlamaz ve onlara süre tanınmaz.”
Artık siz onlardan mesâfelenin ve gözetleyin. Şüphesiz onlar gözetleyenlerdir.
(75/32, Secde/26-30)