Sözlük anlamı:
“ الوحىvahy” sözcüğünün “vaz’ anlamı (ilk konuşu, türetilişi; öz anlam), “hızlı işaret, gizlice bilgilendirmek” demektir. Onun içindir ki işaret, ima, ilham, “vahy” diye isimlendirilir. (LİSAN, TAC)
Bu anlam çerçevesinde “Gizli konuşma, işaret etme, emretme, ilham etme, ima etme, fısıldama, mektup yazma, elçi gönderme” anlamlarında kullanılır olmuştur.
Terim olarak vahy: “Yüce Allah’ın vasıtasız olarak veya değişik vasıtalarla emirlerini, hükümlerini gizlice ve süratlice peygamberlerine bildirmesi” demektir.
” وحىVahiy” kelimesinin sözcük anlamıyla kullanılışını Kur’an’da iki şekilde görüyoruz.
Birincisi, Allah ile ilgili olanlardır. Ki bunlar şunlardır:
“12Böylece Allah, onları iki evrede yedi gök olmak üzere gerçekleştirdi ve her göğün kendi işini (vahyetti) içine yükledi.” (Fusılet/ 12)
“Zilzal 4-5İşte o gün yeryüzü, şüphesiz Rabbinin kendisine vahyetmesi sebebiyle tüm haberlerini bir bir söyler.” (Zilzal/ 4, 5)
68,69Ve Rabbin bal arısına dağlarda, ağaçlarda ve yapacakları çardaklarda evler/ yuvalar edinmesini, sonra ‘Meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin kolaylaştırdığı yollara gir’ diyevahyetti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki bunda iyiden iyiye düşünen bir toplum için, kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır. (Nahl/ 68, 69)
12Ve hani, Rabbin doğal güçleri programlıyordu (vahyediyordu): “Şüphesiz Ben, sizinle beraberim, haydin inanmış kimselere sebat verin. Ben, kâfirlerin; Kendimin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmişolan kimselerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunların üstüne vurun, onlardan tüm parmak uçlarına/eklemlerine de!” (Enfal/ 12)
Bu ayetlerde geçen “vahiy” kelimesi de “emir ve bir işi yaptırma” anlamında kullanılmıştır;
111Ve hani havarilere: “Bana ve Elçime inanın” diye vahyetmiştim. Onlar, “İnandık!” ve “Bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza tanık ol” demişlerdi. (Maide/ 111)
Bu âyette zikredilen “vahiy” kelimesi “ima etme, ilham” manalarını ihya etmektedir.
7Ve Biz Mûsâ’nın anasına vahyettik: “Onu emzir. Eğer o’nun için korkarsan o’nu nehre bırakıver, korkma ve üzülme. Şüphesiz Biz o’nu sana döndüreceğiz ve kendisini elçilerden biri yapacağız.” (Kasas/ 7)
Bu ayette geçen “vahiy” kelimesi “ilham ve rüya” anlamlarında kullanılmıştır.
İkincisi Allah ile ilgili olmayanlardır. Bunlar da şunlardır:
11Zekeriyyâ, bunun üzerine mihraptan; özel makamından toplumunun karşısına çıkıp onlara, daima/her zaman Allah’ı tüm noksanlıklardan arındırmalarını (vahyetti) işaret etti. (Meryem/ 11)
Bu ayette vahiy kelimesi sözlük anlamı itibariyle “ima etmek, işaret etmek” anlamında kullanılmıştır;
112,113Böylece Biz, her peygamber için gizli-açık şeytanlarını düşman yaptık: Ki dünya malına aldanmaktan dolayı, âhirete inanmayan kimselerin kalpleri ona kansın, ondan hoşnut olsun ve yapmakta olduklarını yapsınlar diye bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü (vahyeder) gizlice telkinde bulunur/fısıldar. –Ve şâyet Rabbin dileseydi onu yapmazlardı. Öyleyse onları ve uydurdukları şeyleri bırak!– (En’am/112, 113)
Bu ayette şeytanların birbirlerine vahyetmesi; sözlük anlamı itibariyle “fısıldama, gizli konuşma” anlamlarında kullanılmıştır.
121Ve üzerine Allah’ın adı anılmayan şeylerden yemeyin. Ve şüphesiz o, tam bir yoldan çıkıştır. Ve şüphesiz şeytanlar kendi yakın kimselerine sizinle mücâdele etmeleri için(vahyederler) gizlice telkinde bulunurlar. Ve eğer onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz ortak koşan kimseler oldunuz demektir. (En’am/ 121)
Bu ayetteki “vahiy” kelimesi “teşvik etme, telkin etme, söyleme” anlamlarında kullanılmıştır.
Bu taktik, bu sinsi yöntem, çağımızda ileri boyuta taşınmış olan “Subliminal Advertising” yöntemidir. Bu deyim Türkçe’ye “Bilinçaltına Gömülen/İşlenen Reklâmlar” diye çevrilmektedir. Konuyla ilgili bir hayli araştıurma ve bilimsel yazı bulunmaktadır.
Terim olarak vahy
Bu saydıklarımızın dışındaki ayetlerde (68 yerde) ise tüm terim anlamında kullanılmıştır.
Bizim burada üzerinde durduğumuz, konumuz olan vahy ise terim anlamıyla vahydir. Terim anlamıyla vahy, sadece Allah’a özgüdür. Ne melek, ne peygamber ne de herhangi bir insan vahyedemez.
“ لقاءLikâ”, “ إلقاءilgâ”
Vahy karıştırılmadan doğru anlaşılması için rabbimiz vahy, “ilka” fiiliyle açıklamaştır.
“ لقاءLikâ”, iki şeyden birini diğerine tam anlamıyla kavuşması, “ إلقاءilkâ” da “iki şeyden birinin diğerine tam anlamıyla kavuşturulması” demektir.” Bu kavuşma, yüz yüze, karşı karşıya, gözle idrak ile olabilir. (TAC; LİSAN, MÜFREDAT)
6Şüphesiz bu Kur’ân ise sana, yasalar koyan ve en iyi bilen Allah tarafından senin içine(bırakılmaktadır)işletilmektedir.– (Neml/ 6)
5Şüphesiz Biz, senin üzerine çok ağır bir söz/Kur’ân’ı bırakacağız.
(Müzzemmil/ 5)
15O, dereceleri yükseltendir, en büyük tahtın/en yüksek mevkiin sahibidir: O, buluşma günü hakkında uyarmak için Kendi emrinden/ Kendi işinden olan vahyi kullarındandilediğine bırakır.(Mümin/ 15)
86Ve sen Kitab’ın sana vahyedileceğini/indirileceğini ummuyordun. O, ancak Rabbinden bir rahmet olarak verildi. Öyleyse sakın kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere arka çıkma/ yardımcı olma. (Kasas/ 86)
37-39Sonra da Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı/kendine vahyedildi; Biz dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Artık size Benim tarafımdan bir kılavuz geldiğinde, kim kılavuzuma uyarsa, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır. Ve küfretmiş; Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmişve âyetlerimizi yalanlamış kimseler; işte onlar, ateşin ashâbıdır. Onlar, orada temelli kalıcıdırlar.” Sonra da Allah, onun tevbesini kabul etti. Kesinlikle O, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verenin, çok merhametli olanın ta kendisidir. (Bakara/ 37-39)
Peygamberlere Vahyetmenin sırf Allah’a özgü bir iş oluşu
Rabbimiz vahiyde aracı kullanmamakta, vahyini elçisinin kalbine bizzat kendisi ilka etmektedir. Vahyin bu şekilde gerçekleştiği başka ayetlerden de anlaşılmaktadır:
15O, dereceleri yükseltendir, en büyük tahtın/en yüksek mevkiin sahibidir: O, buluşma günü hakkında uyarmak için Kendi emrinden/ Kendi işinden olan vahyi kullarından dilediğine bırakır. (Mü’min/15
52,53İşte böylece Biz, sana da Kendi emrimizden/Kendi işimizden olan ruhu/ Kur’ân’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nûr/ışık yaptık. Hiç kuşkusuz sen de dosdoğru bir yola; göklerde ve yerde bulunanlar Kendisi için olan Allah’ın yoluna kılavuzluk etmektesin. Gözünüzü açın, bütün işler yalnız Allah’a döner. (Şura/52, 53)
2Allah, kullarından dilediğine, haberci âyetleri/ vahyi, Kendisine özgü bir iş olarak ruh/ can ile birlikte: “Şüphesiz Benden başka ilâh yok, o hâlde Benim korumam altına girin diye uyarın” diye indirir. (Nahl/2)
85Ve sana (ruhtan) vahiyden soruyorlar. De ki: “Vahy, Rabbimin işindendir. Size ise az bilgiden başka bir şey verilmemiştir.” (İsra/ 85)
Kur’an âyetleri dikkate alındığında, Peygamberlere Allah tarafından yapılan vahy, bir takım çevresel etkenler ile belirli bir süreçte zihinde oluşturulan bir olgu olmayıp, her necm (bir kerede inen ayet gurubu), defaten peygamberin kalbine bırakılmıştır.
6,7De ki: “Ben sadece sizin gibi bir beşerim. Bana, ‘Sizin ilâhınızın bir tek ilâh olduğu’ vahyediliyor. O nedenle O’na dosdoğru yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin.” Ve zekâtı/vergiyi vermeyen ve âhireti bilerek reddedeno kimselerin/ inanmayanların ta kendileri olan ortak koşanların vay haline! (Fussılet/ 6, 7)
110De ki: “Ben ancak sizin gibi bir beşerim. Bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa sâlih ameli işlesin ve Rabbine kullukta, hiç kimseyi ortak etmesin.” (Kehf/ 110)