Din, “toplum nizamı, yaşam kurallarının bütünü, yani şeriat” demektir. Bu sözcük ile kastedilen düzen, sadece Allah’ın koyduğu ilkeleri kapsayan Hakk Düzen’den ibaret olmayıp insanlar tarafından kurulan beşerî düzenleri de kapsar. Bu anlamda din, “ister Hakk ister bâtıl olsun, ister Allah ister insanlar tarafından kurulmuş olsun, her türlü toplum nizamı, yaşam kurallarının bütünü” demektir.
Hakk Din ile diğer beşerî dinler, yasama ve yürütme açısından birbirlerinden farklıdırlar, birbirinden ayrıdırlar; birleşemezler, kesişemezler, bir sentez oluşturamazlar.
Hakk din olan İslam dini, Kur’an’ın delaletiyle “Yüce Allah’ın kullarını hakka ulaştırmak üzere peygamberleri aracılığı ile akıl sahibi insanlara tebliğ ettiği, onları dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşturan sistem, Allah’ın koyduğu hükümlerdir” diye tanımlanır. Gönderilen kitabın içinde yer alan ilke ve yasalara Rabbimizin Kur’an’daki ifadesiyle “Hikmet” denilmektedir. Hikmet de “zulüm ve fesadı engellemek; adaleti sağlamak, dünya ve ahirette mutluluk sağlamak için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler” demektir. Bu hikmetler dinin temelidir, Kitap’ın anasıdır. Biz, bu ilkelere “Hakk Din” diyoruz.
Rabbimiz dinin halis (saf; kullar tarafından yozlaştırılmamış, Allah’tan geldiği gibi korunan ve yaşanan, ana sütü gibi katkısız) olmasını istemektedir (Zümer/1, 11, 15, Mü’min/13, 14, 6,A’raf/29, Beyyine/4, 5).