Cumartesi günü saat 15 30- 16 30 arası Pendik Belediyesi nikah salonunda Sayın İsmet Ölçer beyefendinin kızları Nurgün Ölçer hanımefendinin nikah merasimi vardı. Misafirler arasında Hakkı Yılmaz da bulunmaktaydı. Hakkı Yılmaz nikaha şahitlik için davet edildi ve nikah şahitliği yaptı. (Hakkı Yılmaz, kendisine “hoca” denilmesini istemiyor.)

Nikah işlemini Pendik Belediye Başkan yardımcısı bir beyefendi icra etti. Evlilerin Aile Cüzdanını verme işini Hakkı Yılmaz’a havale etti ve bir konuşma yapma ricasında bulundu.

Hakkı Yılmaz, burada kısa ve öz bir konuşma yaptı. Bu konuşmayı tüm insanlıkla paylaşma gereği duydum. Ve konuşmanın ses kayıtlarını deşifre ederek sunuyorum.

Hakkı Yılmaz, konuşmasına selamla başlayıp, İslam dininin salt bir inançlar manzumesi olmadığını, Allah’ın rahmeti gereği insanları, zalim ve cahil insanların eline bırakmayıp insanların yemelerinden içmelerine, kazanmalarından harcamalarına, giyim kuşamlarına, evlenmelerine- boşanmalarına, yönetimlerine dair bir takım ilkeler koyduğunu belirtti.

Sonra da insanların genellikle, tabii ihtiyaçlar nedeniyle, sevgi, aşk nedeniyle evlendiklerini, meslek, branş evliliği veya çıkar evliliği veya kültürel temele dayalı evlilikler yaptıklarını söyledi.

Devam edip “İslam’a göre ise evlilik, Allah’ın sosyal sisteme ilişkin koyduğu bir kanundur. Evlilikte, fert ve toplum için sayısız fayda ve iyilikler vardır. Bunlar dünya hayatının mutluluğu ile ebedi hayatı kazanmaya vesile olan ilahi nimetlerdir. Evlenmek, insanı haramdan uzaklaştırır. Nesli çoğaltır ve korur. Vatana, millete ve devlete güç kazandırır. Evlilik, âilenin temel taşıdır. İslâm, evlenmeyi sevgi, merhamet, huzur ve karşılıklı hoş görü üzerine bina etmiştir. Âile kurumu, toplumların temeli konumundadır. Temel, ne ölçüde sağlam olursa bina o ölçüde sağlam olur. Âilenin temeli,  anne ve babadan oluşur. Ana-babanın birbirine denkliği ve uyumu ölçüsünde temel sağlamlaşır, ya da iğretileşir.

Evlilik âilenin, âile de toplumun temelidir. Temel sağlam olduğunda nasıl bina da sağlam oluyorsa, âile de kuvvetli olup sağlıklı temeller ve elverişli ilkeler üzerine oturmuş olursa toplum binası da sağlam, dayanıklı ve korunaklı olur.

Sağlam esaslar üzerine kurulmuş bir âileden meydana gelen fertler, bulundukları toplumlara yararlı kimseler olurlar” dedi.

Bu açıklamalardan sonra Rum/ 21, Furkan/54, Bakara/ 187, A’raf 189. ayetlere işaret edip, şu açıklamaları yaptı:

Rabbimizin bildirdiğine göre evlilik, eşler arasında kaynaşma, sevgi ve merhamet oluşturur.

Evliliğin ibret alınacak yönlerinden biri de, bedenin yatışmasından çok ruhun yatışmasıdır. Her ne kadar evlilikte bedenin yatışması da hedef alınmış ve evlilikte beden yatışıyorsa da, rûhî yatışma, insandaki mânevî yönü doyurur. Bedenî arzuların yatıştırılması ise maddî yönü doyurur.

Evlilikte hayat arkadaşına karşı rûhî yatışmanın iffetliliğe yardımcı olduğuna, ahlakı koruduğuna ve kişideki şehevî taşkınlık, huzursuzluk ve karşı cinse arzuyu fıtratına uygun bir şekilde düzenlemeye tâbi tuttuğuna şüphe yoktur.

İyi bir evlilikte eşler birbirlerine en iyi yardımcı ve en iyi arkadaştır. Birbirinden ayrı kaldıklarında birbirine güvenmeleri, gözlerinin arkada kalmaması onların güçlerine güç katar.

Evlilik hayatının en önemli görevi, zorlukları kolaylaştıran, kederleri dağıtan, çalışma şevkini yenileyen, ümitsizlik, stres ve umutsuzluğa engel olan dinlenme ortamını sağlamasıdır. Evliliğin verdiği huzur ile kişi, ahlaki yönden olgunlaşır. Bu sayede hayattaki karşılaşabileceği sorunların ekserisini halletmiş olur.

 İyi bir evlilik yapmış, mutlu âileler, Yüce Allah’ın tattırdığı bu hazzın âhirette de devam etmesini isterler. Hatta, orada daha muhteşem nimetleri hak etmek ve onlara kavuşmak için Allah’ın gösterdiği yolda daha fazla çaba harcarlar.

Âyeti kerimede anlatılan evliliğin bir gayesi de “Allah’ın eşler arasında sevgi oluşturması”dır. Bu sevgi eşleri kapsadığı gibi âilelerini de kapsar. Koca sadece karısına değil, karısının akrabalarına da sevgi besler. Aralarında sevgi ve merhamete dayalı bağlar kurulur. Ya da öyle olması gerekir. Kadın da aynı şekilde sadece kocasına değil, kocasının akrabalarına da yakınlık duyar. Birinin babası ötekine kayınbaba; annesi kayınvalide; kardeşleri de kardeş olur. Bu ilişkiler doğan çocukları da etkiler. Kimisi dayı, kimisi amca, kimisi hala, kimisi teyze, kimisi yeğen, kimisi kuzen   …. olur. Böylece birbirini seven sayanların halkası oldukça genişler.

Evlilik meyvesini verip çocuklar doğunca bu şefkat ve merhamet daha da artar. Ana-babanın çocuklara karşı mevcut olan sevgi ve şefkati, yavaş yavaş akrabalara; hem kocanın ve hem de kadının akrabalarına kadar uzanır. Ve genişledikçe genişler. Nihâyet bu âile çevresinde gelişen bu şefkat halkası, toplumun derinliklerine kadar uzanır.

Âile gibi dar bir çerçevede bu insancıl merhamet ve şefkati geliştiremeyen insanlar bu tür duygular besleyemez ve toplumun iyi ferdi olamazlar. Böylelerinin oluşturduğu toplum da bunalımlı bir toplumdur.

Bu gâyeler göz önüne alınınca şehvetin tatmini arka planda kalır. Şehvetin tatmini evliliğin amacı değil, aracıdır. Nitekim hastalık veya yaşlılık nedeniyle şehvet duygularını yitirmiş kimselerin evliliği bitmiyor, devam ediyor. Hatta taraflar arasında dayanışma, sevgi ve saygı daha da artıyor.

Bundan sonra hakkı yılmaz, Araf 58. Ayeti gündeme getirdi: Ve güzel beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle/ bilgisiyle çıkar; kötü olandan ise yararsız bitkiden başka birşey çıkmaz. İşte Biz, kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen bir toplum için âyetleri böyle türlü türlü, tekrar tekrar açıklarız.

Bu ayetle ilgili de iki örnek verdi.

Birincisi: Herkesin bildiği Ebu Hanife’nin baba ve annesinin evlilik hikayesi (kendine ait olmayan bir meyveyi ısırması sonucu helallik isteme ile başlayan hikaye); hikayeyi kısaca anlatıp, “takva sahibi ebeveynden Ebu Hanifeler doğar” dedi.

İşin olumsuz noktasına da çok hoş bir fıkra anlattı. Fıkra şöyle: “Şehir içinde tıklım tıklım dolu bir belediye otobüsünde koltukta oturan bayan, bir ara küpesinin, kol saatinin ve bileziklerinin yok olduğunu fark eder. Başında ayakta duran beyden şüphelenir. Ve işe başlar, beyin haberi olmadan kendi eşyalarını aldığı gibi beyin cüzdan ve saatini de yürütür. İşin farkına varılınca artık bunlar tanışırlar ve sonunda evlenirler. Çocukları olur; ama çocuğun eli sakattır; avucu yumulu olup bir türlü açılmamaktadır. Çocuk birkaç aylık olunca doktora götürürler ve çocuğun elinin röntgeni çekilir. Röntgende ise çocuğun avucunda bir yüzüğün varlığı görülür. Anlaşılacağı üzere bebek doğarken doğum yaptıran ebenin yüzüğünü çalmıştır.” Anadolu’da “Taşa çıkan keçinin ağaca çıkan oğlağı olur derler.”

Bu güzel fıkradan sonra da gelinle damada, Nikahın şartların olmasına rağmen Müslümanların yeterince önem vermedikleri Mehir konusunu ne yaptıklarını sordu. Genç çift Mehir konusunu çok iyi öğrendiklerini ve nikahları için gerekli Mehir’i belirlediklerini ve Mehir alan genç bayan, kendisinin ekonomik durumunun iyi olması nedeniyle eşine bağışladığını bildirdi.

Bundan sonra da Hakkı Yılmaz, İbrahim peygamberin Bakara/ 128 de nakledilen “Rabbimiz! Bizim ikimizi Senin için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] biri kıl. Soyumuzdan da Senin için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] bir önderli toplum getir. Ve bize kulluk yöntemlerini göster, tevbemizi de kabul et. Şüphesiz Sen suçtan dönüşleri çokça kabul edenin ve çok merhametli olanın ta kendisisin” şeklindeki duasını ve Furkan/ 74 te konu edilen rahmanın kullarının “Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve bizden sonraki kuşaklarımızdan göz aydınlığı olacak kimseler hibe et/ bağışla. Ve bizi Allah’ın koruması altına girmiş kişilere önder kıl!” şeklindeki duasını hatırlattı.

Neticede de Hakkı Yılmaz genç çifte “hayatınızda Kuran’ı yol haritası alacak mısınız, her problemi Kur’an ile çözecek misiniz?” sorusunu yöneltti. Gelin ve damattan kocaman bir “EVVVETTT” duyuldu (bu evet, nikah “evet”lerinden daha güçlüydü).  Gelinle damat böylece nikahlarında iki kez “Evet” dediler.

Sonra da Hakkı Yılmaz aile cüzdanlarını genç evlilere teslim etti.

Bu hoş merasimi sizlerle paylaşmak da çok hoş ….

Öztürk YILDIZ