Kur`an-ı Kerimin muhtelif yerlerinde Allah merhametlilerin en merhametlisir. Rahimlerin en rahimidir. Herzaman söylediğimiz Allahu ekber. cümlesi; Allah büyüklerin en büyüğüdür. mealce böyle ararpçanız varsa elbette ne demek istediğimi anlayacaksınız.burada sanki ayetlerden birden çok tanrı varmışta Allah bunların en mükemmeli gibi gözüküyor. ayet mealinden çıkan bu. bunu nasıl izah edebilirsiniz?

Muhterem kardeşim M. Said bey Selamün aleyküm!

 Birbiri ardına gelmiş olan maillerini okudum. İlginize teşekkür ederim.

 Yaptığınız  öneri için ayrıca teşekkür ederim.Öneriniz ve sorularınızın değerlendirilmesine gelince:

 A)  Hakkı Yılmaz’ın prof.luğu, Doç.luğu yoktur. O, yedi yaşından beri Kur’an ve Kur’an ilimleri ile uğraşan sade bir kuldur. Kendine bir unvan alacak olsa “Ubeydullah (Allah’ın Küçücük Kulu” unvanını alırdı. Kur’an adına boğazından bir lokma ekmek, bir damla su geçmemiştir. İlmi çalışmaları yanı sıra işçilik, esnaflık yaparak nafakasını temin edegelmiştir. Kur’an’ın ücrete, makama ve mansıba alet edilmesinin Kur’an’a ters olduğunun bilincindedir. Nafakasından artanı da Kur’an yolunda yayın, öğretim vs. gibi yollarla infak eder. Kur’an ilimleri konusundaki dirayetini ise sitenin sol köşesinde yer alan “İniş Sırasına Göre Kur’an’ın Türkçe Sunumu” bölümündeki tebyin (başkaları tefsir diyor) çalışmalarını  okuyarak değerlendirebilirsiniz.

b) Hızır konusu ile ilgili yaptığınız öneriye gelince: Merhum Üstad Mektubat; 1. mektubun (siz “sözler” yazmışsınız) girişinde “beş çeşit hayatın varlığı” noktasında bir zanni zu’mda bulunur. Böylece de Hızır’ın hayatta olduğunu ispat etme zorlamasına girer. Merhum Üstadın bu zanni zu’mu Kur’an’dan onay almaz hem de bilimsel değildir. Hangi şartlarda yazıldığını da bilemiyoruz. Bu tarz yazıların sebeb-i muciplerinin bir çoğunu merhum Hüsrev ağabeyimizden öğrenmiş idim. Biz Kur’an’dan onay almayan bir tezi benimsemiyoruz. Konuyla ilgili Sitede yer alan” Hızır masalının aslı” adlı yazımızı lütfen okuyunuz. O yazımız bundan 6-7 yıl evvel İslam camiasında dikkat çekip makul ve makbul bulunmuştu.

c) Biz Kur’an dışı kaynakları bir kenara bıraktık. Onun için yazdığımız çizdiğimiz hep Kur’ancadır. Niye mi?  Merhum Üstadın boynumuza taktığı inci kolye sayesinde.

İşte kolyemiz:

“ELDE KUR’AN GİBİ BİR MUCİZE-İ BAKİ VARKEN, BAŞKA BURHAN AKLIMA ZAİD GÖRÜNÜR. ELDE KUR’AN GİBİ BİR BÜRHAN-I HAKİKAT VARKEN MÜNKİRLERİ İLZAM İÇİN GÖNLÜME SIKLET Mİ GELİR.”
d) mailinizin bir bölümünde “” diyorsunuz. Hayır kardeşim o ayetlerden öyle bir şey anlaşılmaz. Sizi yanıltan meal ve tefsirlerdeki hatalardır; sözcüklerin orjinallerinin yanlış aktarımıdır. Bunu size açıklayacağım. Ama önce işaret ettiğim ayetlerin hepsini bir okuyunuz:
Aliımran 54, 150; Maide 114; Enam 54; A’raf 87, 89, 151, 155; Enfal 30; Yunus 109; Yusuf 59, 7, 64, 80, 92; Enbiya 83, 89; Hacc 58; Mü’minun 29, 72, 109, 118; Sebe 39; Cuma 11 ve Tin 8.

Tüm bu ayetlerde konu ettiğiniz ifadeleri göreceksiniz. Ama bunlar işaret ettiğiniz “burada sanki ayetlerden birden çok tanrı varmışta Allah bunların en mükemmeli gibi gözüküyor. ayet mealinden çıkan bu. bunu nasıl izah edebilirsiniz?” anlamı  içermezler. Arapça mükemmel bir dildir. Yanlış anlaşılmaya fırsat vermez.  Nedenine gelince:

 Arapçada bir ismi fail vardır. Bir de bunların mübalağa kalıpları vardır. Bir de bu kalıpların ifade ettiği anlamdan daha üst bir anlamı ifade eden “ism-i tafdıl” kalıbı vardır. (ama maalesef çevirilerin bir çoğunda bunlar yansıtılmıyor. Sizi o anlayışa sürükleyen işte bu doğru yansıtılmamadır.

 Size bir örnek vereyim:”Bilmek” kökü olan “ilim” mastarından söz konusu kalıpları  örnek olarak sunuyorum.

 “Âlim” sözcüğü normal ism-i fail olup anlamı: Bilici, bilen (bilgin) demektir. İnsanlar için sakıncasızca kullanılır. “Alîm” sözcüğü mübalağa ism-i fail olup “çok çok sınırsızca bilen” demektir. hatırlayacağınız üzere bu sadece Allah’a izafe edilebilecek bir niteliktir. Bu sıfat Kur’an’da sadece Rabbimiz için kullanılmıştır. Bu sözcüklerin bir de ismi tafdıli vardır ki o da “e’lemü” dür. Anlamı “…. den /herkesten daha fazla bilen” demektir. her Arapça sözcük bu kalıplar çerçevesinde değerlendirilebilir.

Yukarıda verdiğimiz sizinde dikkatinizi çeken ifadeler işte bu kelime farklılıklarının çevirilerdeki doğru yansıtılmamasından kaynaklanmaktadır. Şimdi bir ayeti tahlil edelim:

 Yusuf suresinin 64. ayetinin son cümlesi: “Ve O merhametlilerin en merhametlisidir.”

Bu ayette “merhametliler” olarak çevirdiğimiz sözcüğün aslı “râhımin”dir. Bu sözcük normal ismi failin çoğuludur, tekili “Râhim”dir. Bu normal kulların sıfatıdır. Allah’ın rahmet sıfatı mübalağa ismi fail kalıbıyla “rahîm” olarak ifade edilir. Ayetteki “en merhametlisi” olarak çevirdiğimiz kelime ise “erham” kelimesi olup bu ismi tafdıl kalıbındadır. Anlamı “.. den daha merhametli” demektir. ki bu da Allah’a uygun olan bir sıfattır.

Ve “Allah merhametlilerin en merhametlisi” dendiği zaman  “bir çok ilahın arasında en merhametli olanı” anlamında değil “yaratıklar arasındaki merhametli olanlardan daha çok merhametlidir” anlamındadır.

Bir de başka örnek vereyim.

 Maide 114: “…. Ve O rızık verenlerin en hayırlısıdır” ifadesindeki “Râzik” normal ismi fail olup rabbimizin nitelendiği “hayrurrâzikin” ifadesi “Rezzâk” ifadesinin karşılığıdır. “Rezzâk” ise mübaleğa ismi faildir. Sıra ifade değildir.

 Diğer örnekleri buna uyarlayabilirsiniz.

 Bir de bu konuda şuna dikkat ediniz çevirilerde “Allah’tan başka” anlamıyla aktarılmış olan “min dûnillahi” ifadesinin anlamı aslında “Allah’tan başka” demek olmayıp “Allah’ın astlarından” demektir. Yani “rütbece, makamca, kuvvetçe, imkanca vs. Allah’tan düşük olanlar” demektir. Ayetleri bu anlayışla okuyup anlarsanız çok farklı olacağını umuyorum. 29 06 2006