Enfâl

20,21) Ey iman etmiş kimseler! Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. İşitip dururken ondan yüz çevirmeyin! Vahye kulak asmadıkları hâlde "İşittik/vahye kulak verdik" diyenler gibi de olmayın!
22) Şüphesiz yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü, aklını kullanmayan şu sağırlardır, dilsizlerdir.
23) Ve eğer Allah, onlarda hayır olduğunu bilseydi kesinlikle onlara işittirirdi. Ve eğer işittirseydi yine de onlar, geri duranların ta kendisi olarak mesafelenirlerdi.
24) Ey iman etmiş kimseler! Elçi sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve Elçi'ye karşılık verin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz, kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.
25) Ve sadece sizden kendi benliklerine haksızlık edenlere isâbet etmeyen toplumsal ateşlerden korunun ve hiç şüphesiz Allah'ın, azabı çetin olan olduğunu bilin.
26) Ve hatırlayın; hani sizler sayıca azdınız, yeryüzünde zayıf bırakılmıştınız, insanların sizi kapıp yakalamasından korkuyordunuz da Allah, kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödersiniz diye barındırmıştı, sizi yardımıyla güçlendirmişti ve size temiz-hoş şeylerden rızıklar vermişti.
27,28) Ey iman etmiş kimseler! Allah'a ve Elçi'ye ihânet etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de ihânet etmeyin. Şüphesiz mallarınızın ve evlatlarınızın, kesinlikle imtihan aracı; sizi dinden çıkaracak birer varlık olduğunu ve kesinlikle de Allah katında çok büyük ecir olduğunu bilin.
29) Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın koruması altına girerseniz, O, size hakkı bâtıldan ayırdedecek bir anlayış verir ve sizden kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah çok büyük armağan sahibidir.
45,46) Ey iman etmiş kimseler! Başarmanız/zafer kazanmanız için, bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin, Allah'ı çokça anın, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız ve gücünüz-canınız gider. Ve sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
47) Çalım satarak ve insanlara gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve Allah yoluna engel koyan kimseler gibi de olmayın. Ve Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatandır.
39) Ve insanları dinden çıkarma faaliyeti kalmayıp din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık vazgeçerlerse bilinsin ki, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını en iyi görendir.
40) Ve eğer onlar geri dururlarsa, artık siz, şüphesiz Allah'ın yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınınız olduğunu bilin. O, ne güzel yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın, ne güzel yardımcıdır!
42) Hani siz, vâdinin yakın bir yamacında idiniz, onlar da uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Şâyet onlarla sözleşmiş olsaydınız da, buluşma yerinde kesinlikle anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken işi Allah'ın gerçekleştirmesi için; değişime/yıkıma uğrayan apaçık bir delil gördükten sonra yıkıma uğrasın, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın diye... Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
5,6) Ve onlar, gerçek açığa konduktan sonra, sanki göz göre göre -Rabbinin seni, gerçek ile evinden çıkardığı gibi, ki şüphesiz mü'minlerden bir kesim de kesinlikle hoşlanmıyorlardı- kendileri ölüme sürükleniyorlarmışçasına, gerçek hakkında seninle tartışıyorlardı.
7,8) Ve hani Allah, size, iki tâifeden birinin kesinlikle sizin olacağını vaat ediyordu. Siz ise şanı ve şerefi olmayan şeyin/çapulun kendinizin olmasını istiyordunuz. Allah da, kelimeleriyle hakkı yerine oturtmak ve suçluların hoşuna gitmese de gerçeği ortaya çıkarmak ve bâtılı yok etmek için kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin arkasını kesmek; hak dini geliştirmek istiyordu.
9) Hani siz, Rabbinizden yardım diliyordunuz da Rabbiniz, "Şüphesiz Ben, işte ardarda haberci âyetlerden binlercesiyle size yardım ediyorum" diye karşılık vermişti.
43) Hani o vakitler Allah sana uykunda onları az gösteriyordu. Eğer Allah, onları sana çok gösterseydi kesinlikle korkmuştunuz ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşmüştünüz. Fakat Allah güvenlik sağladı. Şüphesiz O, gönüllerde olanı en iyi bilendir.
44) Ve hani olması gereken bir işi gerçekleştirmek için, onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu. Sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür.
10) Bunu da Allah, sırf size bir müjde olsun ve bununla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Ve yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
11) Hani Rabbiniz, yine Kendi katından bir güven olarak bir uyku sardırıyordu. Sizi kendisiyle temizlemek, kötü niyetli kişinin pisliğini/zararını sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sabitleştirmek; ayaklarınızın sağlam basması için gökten üzerinize bir su indiriyordu.
12) Ve hani, Rabbin doğal güçleri programlıyordu: "Şüphesiz Ben, sizinle beraberim, haydin inanmış kimselere sebat verin. Ben, kâfirlerin; Kendimin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan kimselerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunların üstüne vurun, onlardan tüm parmak uçlarına/eklemlerine de!"
13) İşte kâfirlerin bu cezalandırılışı, Allah'a ve Elçisi'ne karşı gelmeleri nedeniyledir. Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı çok çetin olandır.
14) İşte artık, bunu tadın. Şüphesiz ki âhirette kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için ateşin azabı da vardır.
57) Artık onları harpte; bozuma uğratma işinde yakalarsan, ibret almaları için onlarla birlikte arkalarındaki kişileri dağıt.
58) Eğer bir toplumdan; hâinlik yapmasından korkarsan, aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Şüphesiz Allah, hâin kimseleri sevmez.
59) Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler, kendilerinin öne geçtiklerini de sanmasınlar. Şüphesiz onlar âciz bırakamazlar.
15) Ey iman etmiş kimseler! Toplu olarak kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler ile karşılaştığınız zaman, hemen onlara arkalarınızı dönmeyin.
16) Ve böyle bir günde her kim onlara, -tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri hariç- arkasını dönerse, kesinlikle Allah'tan bir hoşnutsuzluğa uğramış olur ve onun varacağı yer cehennemdir. Orası da ne kötü bir dönüş yeridir.
17) Artık, onları siz öldürmediniz, lâkin onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Ve mü'minleri bundan güzel bir bela ile belâlandırmak/güzelce sınamak içindi. Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
18) İşte! Şüphesiz Allah, kâfirlerin; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin tuzağını zayıflatandır.
19) Fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir. Ve eğer son verirseniz, bu da sizin için daha iyidir. Yok eğer dönerseniz, Biz de döneriz. Her ne kadar toplumunuz çok olsa da size hiçbir şekilde, hiçbir zaman yarar sağlamayacak. Ve şüphesiz Allah, mü'minlerle beraberdir.
60) Ve siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları[#349] hazırlayın ki onlarla, Allah'a düşman olanları, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını adam edesiniz, hizaya getiresiniz. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.
61) Ve eğer onlar barış için yanaşırlarsa, sen de barışa yanaş! Ve Allah'a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, en iyi işitenin, en iyi bilenin ta kendisidir.
62,63) Ve eğer onlar, sana hile yapmak isterlerse, bil ki şüphesiz sana Allah yeter. O, seni Kendi yardımıyla ve mü'minlerle güçlendirendir ve mü'minlerin gönüllerini kaynaştırandır. Sen yeryüzünde ne varsa hepsini topluca harcasaydın yine de onların gönüllerini kaynaştıramazdın. Ama Allah, aralarını kaynaştırdı. Şüphesiz O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
64) Ey Peygamber! Sana ve mü'minlerden sana uyan kimselere Allah yeter!
65) Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüze gâlip gelirler. Ve eğer sizden yüz olursa, şüphesiz bunlar, anlayışsız bir toplum olduklarından dolayı, kâfirlerden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kişilerden bin kişiyi yenerler.
66) Şimdi Allah, sizden hafifletti ve sizde şüphesiz bir zaaf olduğunu bildi. O hâlde sizden sabreden yüz kişi olursa ikiyüzü yenerler. Ve sizden bin olursa Allah'ın izniyle/bilgisiyle ikibini yenerler. Ve Allah sabredenlerle beraberdir.
67) Yeryüzünde ağır basmadıkça; savaşta kesin ve tam üstünlük sağlamadıkça, kendisi için esirler oluşturması hiçbir peygambere uygun değildir. Siz, dünya genişliğini istersiniz, Allah da âhireti ister. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
68) Eğer Allah'tan bir yazı olmasa idi, kesinlikle aldığınız şeylerden dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
70) Ey Nebi! Esirlerden elinizde olan kimselere de ki: "Eğer Allah sizin kalplerinizde bir hayır bilirse, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar. Ve Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
71) Ve eğer sana hıyanet etmek isterlerse iyi bilsinler ki bundan önce onlar, Allah'a hâinlik ettiler de Allah, mü'minlere onlardan fazla imkân verdi. Ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
41) Yine, biliniz ki eğer siz Allah'a, hak ile bâtılın ayrıldığı o gün; iki ordunun karşı karşıya geldiği Bedir günü, kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman etmiş iseniz, herhangi bir şeyden ganimet olarak elinize geçirttiğimiz şeyler; artık onların beşte-biri, Allah, Elçi, yakınlığı olanlar; yurtlarından çıkarılan fakirler, yetimler, miskinler ve yolda kalmışlar içindir. Ve Allah, her şeye güç yetirendir.
69) Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
1) Sana, savaşın bahşişlerinden soruyorlar. De ki: "Enfâl/savaş bahşişleri Allah ve Elçisi/kamu içindir. Onun için siz, mü'minler iseniz, Allah'ın koruması altına girin, birbirinizle aranızı düzeltin ve de Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin.
2,3,4) Hiç şüphesiz mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperen, O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman, iman açısından güç kazanan ve yalnızca Rablerine sonucu havale eden, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan, ayakta tutan] ve Bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte bunlar, gerçekten inananların ta kendisidir. Onlara Rableri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızık vardır.
30) Ve hani bir zaman, şu kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Ve onlar tuzak kurarken Allah da cezalandırıyordu. Ve Allah, cezalandıranların en hayırlısıdır.
31) Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman da, "İşittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, geçmiş toplumların efsanelerinden başka bir şey değildir" demişlerdi.
32) Bir vakit de onlar, "Ey Allah'ım! Eğer bu, Senin katından gelmiş bir hakkın/gerçeğin ta kendisi ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize çok acı veren bir azap ver" demişlerdi.
33) Hâlbuki sen içlerinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma diledikleri sürece de Allah onlara azap edici değildir.
34) Ve onların, kendileri Mescid-i Harâm'ın/dokunulmaz kılınmış ilâhiyat eğitimi merkezinin ayakta tutan mütevellileri/vakıf yöneticileri olmadıkları hâlde ondan menedip dururlarken Allah'ın kendilerine azap etmemesi için neleri var? Onun ayakta tutan mütevellileri/vakıf yöneticileri sadece Allah'ın koruması altına girmiş kimselerdir. Velâkin onların çoğu bilmiyorlar.
35) Ve onların Beyt'in/Ka'be'nin yanındaki destek vermeleri, sadece, ıslık çalmak ve el çırpmaktır, bir gösteriştir. -Öyleyse küfrettiğinizden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olduğunuzdan dolayı bu azabı tadınız!-
36,37) Şüphesiz, mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcayan, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmüş olan o kişiler; yine onu sarf edeceklerdir. Sonra onlara, bir pişmanlık olacak, sonra da onlar, Allah'ın, murdarı temizden ayırt etmesi için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmesi, sonra da topunu birden cehenneme koyması için yenileceklerdir. Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan kişiler cehenneme toplanacaklar. İşte bunlar, kayba, zarara uğrayıp acı çeken o kimselerin içinde kalanların ta kendileridir.
38) Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimselere de ki: "Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yine de dönerlerse, kesinlikle önceki önderli toplumlara uygulanan kurallar devam etmiş olur."
48,49) Hani o münâfıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, "Şu adamları dinleri aldattı" dedikleri sırada, o kötü niyetli komutan, onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara, "Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Sonra da, ne zaman ki iki topluluk birbirini görür oldu, o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: "Şüphesiz ben sizden uzağım. Şüphesiz ben, sizin görmediğinizi görmekteyim, şüphesiz ben, Allah'tan korkmaktayım" dedi. Ve Allah, sonuçlandırması/cezalandırması pek şiddetli olandır. Ve her kim Allah'a işin sonucunu havale ederse bilsin ki şüphesiz Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
50,51) Ve sen, görevli güçlerin, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimselerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak, "Tadın bakalım kızgın ateşin azabını! İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz şeyler sebebiyledir. Ve şüphesiz Allah, kullara hiçbir şekilde haksızlık eden biri değildir" diye onları geçmişte yaptıklarını ve yapmaları gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırırken bir görseydin.
52) Tıpkı Firavun'un yakınları ve onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah'ın âyetlerini/alâmetlerini/göstergelerini tanımadılar da Allah, kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür, cezası/sonuçlandırması çok şiddetli olandır.
53) Bu, şüphesiz bir toplum, kendinde olanı değiştirinceye kadar, Allah'ın, o topluma nimet olarak bağışladığını değiştirici olmayışı ve şüphesiz Allah'ın en iyi işiten, en iyi bilen olması nedeniyledir.
54) Tıpkı Firavun'un yakınları ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, onlar da Rablerinin âyetlerini/alâmetlerini/göstergelerini yalanladılar. Biz, onları günahları yüzünden değişime/yıkıma uğrattık; Firavun'un yakınlarını suda boğduk. Hepsi de kendi benliklerine haksızlık eden kimseler idiler.
55,56) Şüphesiz, Allah katında canlıların en kötüsü, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedip de iman etmeyen kimseler; kendileriyle antlaşma yaptığın hâlde her defasında antlaşmalarını bozan kimselerdir. Onlar Allah'ın koruması altına girmezler.
72) Kuşkusuz iman etmiş, yurtlarından göç etmiş, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan ve barındırıp yardım eden şu kimseler; evet işte bunlar, bazısı bazısının yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakını olanlardır. İnanan ve hicret etmeyen kimselere gelince, hicret edene kadar, onlara yakınlık söz konusu değildir. Ve din uğrunda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir halk zararına olmaksızın, onlara yardım etmeniz gerekir. Ve Allah, yaptıklarınızı çok iyi görendir.
73) Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler de, birbirlerinin yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlarıdır. Eğer siz de onu yapmazsanız; mü'minler olarak birbirinizin velîsi [yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınları] olmazsanız, yeryüzünde büyük bir kargaşa ve insanları dinden döndürme işleri ortaya çıkar.
74) Ve iman eden, hicret eden ve Allah yolunda var gücüyle gayret eden o kimseler ile barındıran ve yardım eden kimseler; işte bunlar, gerçek mü'minlerin ta kendileridir. Bunlar için bir bağışlanma ve saygın bir rızık vardır.
75) Ve bundan sonra, inanan ve sizinle birlikte yurtlarından göç eden ve var gücüyle gayret eden kimseler; artık onlar da sizdendirler. Akraba olanlar da, Allah'ın kitabına göre, birbirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir.