Ehl-i beyt, “hâne halkı” demektir. Bu âyetteki ehl-i beyt ile kimlerin kastedildiği hususuna gelince: Ahzab/ 33. âyetteki hitaptan da anlaşılacağı üzere, birinci planda Rasûlullah’ın eşleri ve kızları akla gelir. Zaman içerisinde bu kavramın içine aileye dışarıdan girmiş damadı Ali, torunları Hasan ve Hüseyin’in de girip girmediği tartışılmıştır. Âyetin teknik yapısı dikkate alındığında bu kavramın içerisine erkeklerin de girdiği anlaşılır. Ahzab/33. âyetteki, Ey ehli beyt! Gerçekten Allah, sizden [‘ankum] kiri gidermek ve sizi [kum] temizlemek ister ifadesindeki siz [kum] zamiri, yukarıdakilerin aksine, müzekker/eril olarak gelmiştir. Eğer bu ifade erkekleri kapsamayacak olsaydı, كنّ [kunne] şeklinde müennes/dişil olarak gelirdi. Burada, hem erkekleri, hem de kadınları kapsadığına delâlet etmek üzere müzekker/eril gelmiştir.
“Beyt” sözcüklerinin Kur’an’daki(Bakara/ 125,127, 158, Al-i Imran/ 96, Maide/ 2, 97, Enfal/ 35, Hud/ 73, Hacc/ 26, 29 33, Tur/ 4, Kureyş/ 3, İbrahim /37, Nuh/ 28, Nur/ 36, Yunus/ 87) geçtiği ayetlerin verdiği mesaj dikkate alındığında burada TEVRİYE[1] sanatı yapılarak normal bir evden, haneden bahsedilmediği, buradaki “beyt”in TEVHİD OKULLARI olduğu anlaşılacaktır. Böylece, Allah’ın tevhid okulları öğretmen ve öğrencilerinden kiri gidermek ve onları temizlemek istediği görülecektir.
[1] Tevriye, edebiyat sanatında “İki anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını söyleyerek uzak anlamını kastetme”dir. Tevriye’de bu sözcüğün her iki anlamı da gerçektir.