" التوبةTevbe" kavramı, İslam dininde çok önemli bir yeri olan bir kavramdır. Ama maalesef zaman içerisinde, Müslümanlar arasında İslam'ın onlarca kavramı gibi bunun da, anlamı sığlaştırılmış, yozlaştırılmış ve içi boşaltılmıştır.
Şu anda Müslümanlar her türlü kusuru; günahı işleyip arkasından "tevbe yarabbi!" diyerek tevbe ettiğini sanarak günahlarının affedildiğine inanmaktadır.
الوبةTevbe, lügatlerde: "Günahtan pişmanlık duyarak Allah'a itaate dönmektir, yönelmektir" diye tanımlanır. (Lisanü'l Arab, c.1 , s. 635, 636 "tvb" mad.)
Sözcüğün asıl anlamı, "dönmek" demektir. Kur'an'da bu sözcük farklı türevleriyle, (fiil, isim) 110 kez yer almıştır. Bu ayetlere baktığımızda bu sözcüğün hepsinin "kul" ile "Allah" için kullanıldığını; yani "Kulun Allah'a tevbesi" veya "Allah'ın kullara tevbesi" olarak kullanıldığını, bunların dışında başka bir anlamda kullanılmadığını görüyoruz.
Aşağıda değişik alt başlıklarda görüleceği gibi kulun tevbesi (kötülükten Allaha itaate dönüşü) ve Allah'ın tevbesi (kullarını cezalandırmaktan dönüşü) mutlak olmayıp, bir bilgi neticesinde oluşmaktadır. Yani bu, tepkisel bir eylemdir. Tevbe, kişinin hayata bağlanmasına, ümitlerin sönmemesine vesile olan bir rahmet kapısıdır.
Bunu kul açısından ele alırsak: Kişi, yaptığı kötülüğün, kötülük ve zararlı bir hareket olduğunu bilecek, bu konuda bilinçlenecek ve yaptığı kötülükleri bir daha yapmamaya kesin olarak karar verecektir.
Biz Kurân ayetleri ışığında kulun tevbesini şöyle tanımlayabiliriz: "Tevbe, "Tevbe ya Rabbi " demek olmayıp bilinçlenerek, kararlılıkla kusurları terk edip, Allah'a" itaate yönelmedir." Kısacası tevbe, kişinin hayatındaki gerçekleştirdiği bir bilinçli devrimdir, Ölüp canlanıp yeni bir kimlik; salih kul kimliği kazanmaktır.
Allah açısından ele alırsak, Allah da kulun bu kesin kararı karşısında kulun cezalandırılmamasının, cezalandırılmasından daha yararlı olduğunu bilecek ve kulu cezalandırmaktan dönecektir, vazgeçecektir. Ve de kulun kusurlarını örtüp gizleyecektir. Allah'ın bir ismi de "Tevvab" olup Kur'an'da, on bir kez yer alır. Ayrıca "Tevbeleri kabul etti, eder (cezalandırmaktan vaz geçti, geçer, O, tevbeleri kabul edendir)" şeklinde de onlarca Allah'ın vaadi vardır. Allah'ın Tevvab oluşu, yani hatalı kullarının kusurlarını örtüp onları cezalandırmaması, bir başka ifade ile onlara mağfiret etmesi olarak ifade edilir.
Rabbimiz, onlarca ayetinde, Rahman, Rahıym, Tevvab, Gaffar, Gafir, Gafûr ve Afüvv sıfatları gereği kusurlu kullarını tevbeye davet etmiştir.

Tevbe, sadece, ahırete yönelik değildir. Dünya da da söz konusudur. Toplumsal suçlarda, suçlu yakalanmazdan evvel, yaptığı kötülüğün bilincine ererek kamu otoritesine teslim olup suçunu itiraf ettiği zamanda da onun tevbesi kabul olur. O kişi, cezalandırılmaz affa mazhar olurlar.
Ayetlerden açıkça anlaşıldığına göre, Rabbimiz, küfürden, şirkten, münafıklıktan, müslümanlara karşı savaştan, zina iftirasından, hırsızlıktan, uğursuzluktan hangi suç olursa olsun, kendine ailesine topluma kötülüğün bilincine ererek hayatında değişim yapanları cezalandırmamaktadır. Bir taraftan şirki, küfrü sürdüürken bir taraftan da tevbe edenlerin tevbesini ise kabul etmemektedir.