Dikkat, dikkat!
Ey insanlar!
Apaçık/açıklayan Kitab’a yemin olsun ki şüphesiz Biz, Kendi katımızdan bir iş olarak, onu, haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler ile dolu/ sağlam, her işin/ oluşun kendisinde ayırt edildiği, her şeyin bol bol verildiği, kazancın bol olduğu bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz uyarıcılarız. Şüphesiz Biz, Rabbinden, göklerin, yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin Rabbinden –eğer kesin inanan kimseler iseniz– bir rahmet olarak elçi gönderenleriz. Şüphesiz O, en iyi duyanın, en iyi görenin ta kendisidir.
Ondan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, yaşatır ve öldürür, sizin Rabbinizdir, sizden önceki atalarınızın da Rabbidir. Tersine onlar, yetersiz bilgi içinde oynayıp duruyorlar.
(64/44, Duhân/1-9) 
-264-

Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunan kullar!
Şimdi siz, göğün, apaçık bir kıtlık getireceği günü gözetleyin. O kıtlık insanları sarıp sarmalar. Bu, elem verici bir azaptır.
Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Şüphesiz biz artık kesinlikle inananlarız.
Nerede onlarda öğüt almak? Hâlbuki kendilerine açıklayıcı bir elçi gelmişti. Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Öğretilmiş bir deli/ gizli güçlerce desteklenen biri!” dediler.
Şüphesiz Biz azabı birazcık kaldırırız, siz kesinlikle dönenlersiniz.
En büyük bir yakalayışla yakalayacağımız gün, şüphesiz Biz, suçluyu yakalayıp ceza vererek adaleti sağlayanlarız.
(64/44, Duhân/10-16) 
-265-

Ey Kur’an ile uyarı görevinde bulunan kullar!

Ve andolsun ki Biz, bu Kur’an’ı kabullenmeyenlerden önce Firavun toplumunu imtihan ettik. Ve onlara çok saygın bir elçi gelmişti: “Allah’ın kullarını bana geri verin. Şüphesiz ben sizin için gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah’a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir güç getiriyorum. Ve Şüphesiz ben, beni taşlayarak öldürmenizden benim Rabbime, sizin Rabbinize sığındım. Ve eğer siz bana inanmazsanız hemen yanımdan uzaklaşın.”
Sonra da Mûsâ: “Şüphesiz ki bunlar, suçlu bir toplumdur” diyerek Rabbine yalvardı.
–“Hadi kullarımı geceleyin yürüt. Şüphesiz siz izlenen kimselersiniz, tedbirli olun. Bol suyu/ nehiri çok hızlı bırak. Şüphesiz onlar suda boğulmuş bir ordudur.–
Onlar, bahçelerden, pınarlardan, ekinlerden, saygın makamlardan ve içinde safalar sürdükleri nice nimetlerden nicelerini bıraktılar.
İşte böyle! Biz onları başka başka toplumlara miras bıraktık.
İşte, gök ve yeryüzü onların üzerine ağlamadı; onların helakı kimsenin umurunda olmadı. Onlar, süre tanınanlar da olmadı.
Andolsun ki Biz İsrâîloğulları’nı o horlayıcı azaptan, Firavun’dan kurtardık. Şüphesiz o, sınırı aşanlardan, üstünlük taslayanlardan biriydi.
Andolsun ki Biz İsrâîloğulları’nı bilerek âlemler üzerine seçkin kılmıştık.
Biz onlara içinde apaçık bir belâ bulunan alâmetlerden/ göstergelerden de vermiştik.
Şüphesiz Mekkeli ortak koşanlar diyorlar ki: “Bizim sadece ilk ölümümüz var. Biz, tekrar diriltilecek değiliz. Eğer siz doğru kimselerseniz, sözünüzün eri iseniz haydi atalarımızı bize getirin.” 
Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tubba toplumu ve onlardan önceki kimseler mi? Biz, onları değişime/ yıkıma uğrattık. Şüphesiz onlar, günahkârlar idiler.
(64/44, Duhân/17-37) 
-266-

Ey insanlar!
Ve Biz gökleri, yeryüzünü ve ikisi arasındakileri oyun oynayanlar olarak yaratmadık.
Biz o ikisini sadece hak/ gerçek ile yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Şüphesiz ki, Ayırma Günü onların hepsinin buluşma yeridir/ kararlaştırılmış buluşma vaktidir.
O gün Allah’ın merhamet ettiği kimseler hariç, hiçbir yakının yakına hiçbir şekilde yararı olmaz. Onlar yardım da olunmazlar. Şüphesiz ki Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.
Şüphesiz zakkum ağacı, aşırı günahkârların yiyeceğidir. O, erimiş maden gibidir, kızgın bir sıvının kaynaması gibi karınlarda kaynar.
–“Tutun şunu da çılgınca yanan ateşin ortasına sürükleyin. Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün.”–
–“Tat bakalım! Şüphesiz sen, çok güçlü ve çok üstün biri idin! Şüphesiz işte bu, sizin kendisine kuşku duyup durduğunuz şeydir.”–
(64/44, Duhân/38-50) 
-267-
Ey insanlar!
Şüphesiz ki Allah’ın koruması altına girmiş kişiler, Rabbinden bir armağan olarak güvenli bir makamdadırlar; bahçelerde ve pınardadırlar. Onlar karşılıklı oturarak ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerler. İşte böyle! Biz onları iri siyah gözlülerle/ en ideal tiplerle eşleştirdik. Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler. Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.

Ey elçi ve elçilik misyonunu devam ettirten kullar!
İşte, Biz Kur’ân’ı onlar öğüt alsınlar diye sizin dilinizle kolaylaştırdık. 
Artık siz gözetleyin. Şüphesiz onlar gözetleyenlerdirler.
(64/44, Duhân/51-59)