Ey insanlık! Parça parça inmiş âyetlerin her bir inişini kanıt gösteririm ki arkadaşınız; Elçimiz Muhammed sapmamıştır, azmamıştır. O, boş iğreti arzusundan da konuşmuyor. Onun size söyledikleri, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. Size Kur’an diye tebliğ ettikleri bizim mesajlarımızdır. Arkadaşınıza o konuştuklarını müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi, egemenlik kurmuş olan Allah öğretti.


Ona ilk öğretiş de şöyle oldu:


Ve müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi olan ve egemenlik kurmuş olan Allah, en yüksek ufukta idi. Sonra yaklaştı ve hemen sarktı. İki yay uzunluğu kadar, ya da daha yakın olmuştu. Hemen de kuluna, Cirane vadisindeki Mescid-i aksa’daki son kiraz ağacının yanında –ki yanında oturmaya değer konaklama yeri; kervanların gelip geçerken konakladıkları yer vardır– vahyettiğini vahyetti. O zaman kiraz ağacını kaplayan kaplıyordu. Gönlü, gördüğünü yalanlamadı. Onun gördüğü şeyden kuşku mu duyuyorsunuz?/Onun gördüğü şey hakkında o’nunla mücâdele mi ediyorsunuz?
Andolsun onu, başka bir inişte daha gördü. Göz şaşmadı ve azmadı. Andolsun, Rabbinin alâmetlerinin/göstergelerinin en büyüğünü gördü.
(23/53, Necm/1-18) 
-38-

Ey kendi kendilerine; mal mülk, makam mevki, kişi, kurum, ego gibi bir takım yapay ilahlar edinen kimseler!
Siz, edindiğiniz ilahları hiç düşündünüz mü?
Bunların ilahlaştırılması çok yanlış bir anlayıştır. Bunlar, Allah, haklarında bir kanıt indirmediği hâlde sizin ve atalarınızın anlayışından başka şeyler değildir. Andolsun, onlara, Rablerinden doğru yolun kılavuzluğu geldiği hâlde onlar, sadece zanna, bir de nefislerinin hoşlandığı şeylere uyuyorlar.
Yoksa insan için, her özleyip hayal ettiği mi var? Âhiret de, dünya da Allah’ındır. 
Bir de Allah’tan değil de Allahîn güçlerinden, kullarından yardım destek isteyenler var. Bunlar,  Allah’ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için izin vermesinden sonraki durum dışında, yardımları, kayırmaları hiçbir işe yaramaz. Sakın zanna uymayın. Kesin olmayan hiçbir şeyin arkasına düşmeyin Zan, “Hak”tan hiçbir şey kazandırmaz.
(23/53, Necm/19-28)
-39-

Ey toplumu uyarmak ve aydınlatmak için çalışanlar!


Bizim öğüdümüzden/ Kur’ân’dan geri duran ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden hemen yüz çevirin. Onların bilgiden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz sizin Rabbiniz, yolundan sapmış olanı başkalarından daha iyi bilendir, kılavuzlandığı doğru yolda olanı da başkalarından daha iyi bilendir.
(23/53, Necm/29-30)

-40-

Ey insanlık!


Göklerde ne var, yerde ne varsa; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, iyileştiren-güzelleştiren kimseleri; –bazı küçük sürçmeler dışında– günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınan kimseleri de “En güzel” ile ödüllendirmesi için Allah’ındır. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin bağışlaması geniş olandır. Sizi, hem topraktan oluşturduğu zaman, hem de annelerinizin karnında ceninler hâlinde bulunduğunuz zaman, en iyi bilen O’dur. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın. Allah’ın koruması altına girmiş kimseyi O daha iyi bilir.
Peki, o yüz çeviren kişiyi gördünüz mü/hiç düşündünüz mü?
Azıcık verdi ve inatla sıkıca tuttu. Geçmişin geleceğin bilgisi onun yanında mı da, o da onu görüyor? Ya da, “Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın günahını çekmez. Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başka şey yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir. Hiç kuşkusuz, son varış yalnızca Rabbinedir. Hiç kuşkusuz, güldüren de O’dur, ağlatan da… Hiç kuşkusuz, öldüren de O’dur, dirilten de… Hiç kuşkusuz, Allah yaratmayı plâna koyduğu zaman iki çifti; erkeği ve dişiyi bir nutfeden/spermden yaratan da O’dur. Hiç kuşkusuz, öteki yaratılış da sadece O’nun işidir. Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O’dur, nimete boğan da… Hiç kuşkusuz, bilginin, bilincin Rabbi de O’dur.” şeklindeki Mûsâ’nın ve de, o çok vefalı İbrâhîm’in sayfalarındaki mesajlar ile bilgilenmedi mi? 
(23/53, Necm/31-49)
-41-

Ey insanlar Tarihten ibret alın:


Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd’ı değişime, yıkıma uğrattı. Semûd’u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı. Daha önce de Nûh’un toplumunu. Şüphesiz onlar, evet onlar, Allah’ın ortaklarının olduğunu kabullenerek, başkalarından daha çok yanlış yapan, daha azgın kimselerdi. Altı üstüne gelmiş kentleri de yere O geçirdi. Orayı kaplayan kaplayıverdi. 
Peki, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisinden kuşkuya düşüyorsunuz?
İşte Kur’ân’da açıklananlar, ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
Yaklaşacak olan; kıyâmet, ölüm yaklaştı. Onu Allah’ın astlarından kaldıracak/buna engel olacak kimse yoktur.
Peki, şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz? Ve gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz. Ve siz, aklını gereği gibi kullanmayan kimselersiniz.
Haydiyin, boyun eğip teslimiyet gösterin Allah’a ve kullukedin!
(23/53, Necm/50-62)