Ey insanlar! Ahıret günü ile ilgili oluşumları iyi tanıyın.

Sağın ashâbı, 
Solun ashâbı, 
Öne geçenler.

Öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
Öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.
Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. Onlar, yaptıklarına karşılık olarak, mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar. Çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler –ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir– beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; hiç büyütülmeyen çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. Orada boş söz, saçmalama ve günaha sokan şeyleri işitmezler. Sadece söz olarak: “Selâm [sağlık, esenlik, mutluluk], selâm [sağlık, esenlik, mutluluk]!”

Sağın yaranı,
Onlar, dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar/akasyalar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen; tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
Şüphesiz Biz kirazı, muzu, gölgeleri, fışkıran suyu öyle bir yaratışla yarattık. Ki onları, sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık.
Bir cemaat, çoğu öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir

Solun ashâbı, 
Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah’a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı.

Ey insanlar! Tercih sizin. Buyurun hangisinden olmak isterseniz ondan olun.
(46/56, Vâkıa/8-48) 
-129-

Ey Kur’an ile uyarı görevi yapan kullar!
Deyin ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/randevu yerine kesinlikle toplanacaklardır. Sonra şüphesiz siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar! Kesinlikle zakkumdan bir ağaçtan yiyeceksiniz de karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Sonra da onun üstüne kaynar su içeceksiniz. Hem de susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.” –İşte bu, din gününde onların ziyafetleridir.–

Ey insanlar! İyi gözlemleyin.
Biz, sizi yarattık; doğrulamanız gerekmez mi? Peki döküp durduğunuz şeyi [meniyi, yumurtayı] hiç düşündünüz mü? Siz mi yaratıyorsunuz onu, Biz mi yaratıcılarız?
Ölümü aranızda Biz ayarladık Biz. Ve Biz, sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve sizi bilmediğiniz bir şeyde inşa etmemiz üzerine, önüne geçilenler/engellenebilenler değiliz.
Ve andolsun, ilk yaratılışı bildiniz, öğrendiniz. Peki, düşünüp öğüt almanız gerekmez mi? 
Peki, ekip durduğunuz şeyi hiç düşündünüz mü?
Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa Biz mi bitirenleriz?
Dileseydik Biz, kesinlikle onu kuru bir çöp yapardık da siz, “Şüphesiz biz borç altına girmiş kimseleriz! Daha doğrusu, biz her şeyi elinden alınmış yoksun bırakılmış kimseler imişiz!”  diyerek şaşar kalırdınız: Peki, içip durduğunuz suyu hiç düşündünüz mü?
Siz mi buluttan indirdiniz onu, yoksa Biz mi indirenleriz?
Dileseydik onu tuzlu yapardık. O hâlde karşılığını ödemeniz gerekmez mi?
Peki, yakıp durduğunuz o ateşi/oksijeni hiç düşündünüz mü?
Siz mi ateşin/oksijenin ağacını inşa ettiniz, yoksa Biz mi inşa edenleriz?
Biz ateşi/oksijeni bir ibret/hatırlatma ve çöl yolcularına bir yarar yaptık.

Ey Kur’an ile uyarı görevi yapan kullar!

Öyleyse büyük Rabbinizinn adını arındırın/noksanlıklardan uzak tutun/O’nun noksanlıklardan uzak olduğunu öğretin!
(46/56, Vâkıa/49-74) 
-130-

Ey Kur’an hakkında kuşkusu bulunan insanlar! Gerçek sizin kuşkulandığınız gibi değil. 
Necmleri/her indirilmede gelen âyetlerin yerlerini/zamanlarını; inişini kanıt gösteririm ki –ve eğer bilirseniz bu büyük bir kanıt gösterimidir–, hiç kuşkusuz o, şerefli Kur’ân’dır. Saklanmış/korunmuş bir kitaptadır. Ona zihinsel olarak temizlenmişlerden başkası temas edemez. O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
Peki, şimdi siz bu Söz’ü/Kur’ân’ı mı küçümsüyorsunuz?
Ve geçiminizi yalanlayarak mı temin ediyorsunuz/verilen rızıklara yalanlayarak mı karşılık veriyorsunuz?
(46/56, Vâkıa/75-82) 
-131-

Ey ahıreti kabullenmeyenler!
Ancak can boğaza gelip dayandığı zaman, siz de o zaman, onun karşısında bekliyorsunuz, Biz ise ona sizden daha yakınız. Velâkin siz görmezsiniz.
Peki, mademki cezalandırılmayacakmışsınız, eğer doğrulardan iseniz boğaza gelmiş, çıkmakta olan canı geri çevirmeniz gerekmez mi?
Amma eğer o, yaklaştırılanlardan ise, artık rahatlık, güzel kokulu rızık ve bol nimetlerin cenneti vardır.
Ve eğer o, sağın ashâbından ise; artık sana sağın ashâbından selâm!
Ve ama yalanlayıcı solun ashâbından ise; işte kaynar sudan bir ziyafet! Ve cehenneme atılma!
Şüphesiz işte Bizim bu naklettiklerimiz, kesin bilginin, gerçeğin ta kendisidir.

Ey Kur’an ile uyarı görevi yapan kullar!

Haydiyin büyük Rabbinizin adını arındırın/O’nun noksanlıklardan uzak olduğunu öğretin!
(46/56, Vâkıa/83-96)