Bundan evvelki Ra‘d/30'da müşriklerin Rahmân'ı inkâr ettikleri, Ra‘d/43'te de Rasûlullah'ı elçi kabul etmedikleri bildirilmiş, elçi gönderilmesine Allah'ın tanıklığı söz konusu edilmişti.
Burada konu, müşriklerin itiraz noktası olan "Allah'ın Rahmâniyeti" noktasından ele alınmakta; Allah, Rahmân [çok merhametli] olduğundan, Kur’ân'ı öğretti, insanı yarattı, ona beyânı öğretti buyurulmaktadır. Burada Kur’ân'ın öğretilmesi, Allah'ın elçi göndermesinin bir kanıtı olarak gösterilmektedir; ki insanlar ne zaman bir sorunla karşılaşsa Allah, rahmeti gereği elçi gönderir, kitap indirir, böylece toplumdaki sorunları halleder. Bu sünnetullah'tır [Allah'ın değişmez yasasıdır]:
12De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kim içindir?" De ki: "Allah içindir." Allah, rahmeti Kendi zâtı üzerine yazmıştır. Sizi kesinlikle, kendisinde asla şüphe olmayan kıyâmet gününe toplayacaktır. Kendi kendilerini zarara sokan kimseler, işte onlar iman etmezler. [En‘âm/12]
54Ve âyetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: "Selâm olsun size! Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder ve düzeltirse; şüphesiz ki Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir" de! [En‘âm/54]
Burada konu edilen insanın yaratılışı, insanın ilk yaratılışı değil, hayvanlıktan insanlığa terfi ettirilişidir. Nitekim, "Her hayvan, hayvan olarak doğar, insan ise insan olarak doğmaz, sonradan insanlaşır" denilmiştir. O nedenle bu âyete göre, Kur’ân öğrenmeyen, öğrenip öğretmeyenler, beyânı bilmeyenler, insan sûretinde olsalar da insan sayılmazlar. Târih de, vahiyden beslenmeyenlerin ne denli canavarlaştığına tanıktır. Burada konu edilen insanın yaratılışı, işte bu oluşumdur. Bu konu, bu beyânnamenin devamı niteliğinde olan İnsan sûresi'nin başında detaylandırılmaktadır:
Âyette Allah'ın müdahalesinin üçüncü şekli, insana beyânı öğretmesidir, ki bu, "insanın maksadını açıklaması" veya "hayır ve şerr arasındaki farkın öğretilmesi" anlamlarına gelir. Tercihe şayan olan ise, ikinci anlamdır: insana iyinin, doğrunun, hayrın, şerrin ne olduğunun öğretilmesidir.
İnsanın doğal yetenekleri iyiyi-doğruyu, yararlıyı-zararlıyı tam tamına kavramaya yeteri değildir. Allah'ın bildirdiği üzere insan fıtraten zâlim, nankör, sevinç delisi, ümitsiz, cimri, bencil, güçsüz, aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz, şehvet-perest olarak yaratılmıştır. İnsanın bu olumsuz niteliklerinden kurtulması, Kur’ân'daki ilâhî ilkeleri öğrenmesine bağlıdır. O nedenle Allah, toplumlara müdahale ederek iyiyi-doğruyu öğretecek kitap indirir, öğretmen gönderir.
İşte bu, Muhammed'in elçi oluşuna Allah'ın tanıklığıdır.
Bunlar, Allah'ın Rahmân olmasının tecellisidir. Yani, Allah, insanlara çok acıdığı için kitap indirir, elçi gönderir.
Burada konu, müşriklerin itiraz noktası olan "Allah'ın Rahmâniyeti" noktasından ele alınmakta; Allah, Rahmân [çok merhametli] olduğundan, Kur’ân'ı öğretti, insanı yarattı, ona beyânı öğretti buyurulmaktadır. Burada Kur’ân'ın öğretilmesi, Allah'ın elçi göndermesinin bir kanıtı olarak gösterilmektedir; ki insanlar ne zaman bir sorunla karşılaşsa Allah, rahmeti gereği elçi gönderir, kitap indirir, böylece toplumdaki sorunları halleder. Bu sünnetullah'tır [Allah'ın değişmez yasasıdır]:
12De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kim içindir?" De ki: "Allah içindir." Allah, rahmeti Kendi zâtı üzerine yazmıştır. Sizi kesinlikle, kendisinde asla şüphe olmayan kıyâmet gününe toplayacaktır. Kendi kendilerini zarara sokan kimseler, işte onlar iman etmezler. [En‘âm/12]
54Ve âyetlerimize inanan kimseler sana geldikleri zaman hemen: "Selâm olsun size! Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder ve düzeltirse; şüphesiz ki Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir" de! [En‘âm/54]
Burada konu edilen insanın yaratılışı, insanın ilk yaratılışı değil, hayvanlıktan insanlığa terfi ettirilişidir. Nitekim, "Her hayvan, hayvan olarak doğar, insan ise insan olarak doğmaz, sonradan insanlaşır" denilmiştir. O nedenle bu âyete göre, Kur’ân öğrenmeyen, öğrenip öğretmeyenler, beyânı bilmeyenler, insan sûretinde olsalar da insan sayılmazlar. Târih de, vahiyden beslenmeyenlerin ne denli canavarlaştığına tanıktır. Burada konu edilen insanın yaratılışı, işte bu oluşumdur. Bu konu, bu beyânnamenin devamı niteliğinde olan İnsan sûresi'nin başında detaylandırılmaktadır:
Âyette Allah'ın müdahalesinin üçüncü şekli, insana beyânı öğretmesidir, ki bu, "insanın maksadını açıklaması" veya "hayır ve şerr arasındaki farkın öğretilmesi" anlamlarına gelir. Tercihe şayan olan ise, ikinci anlamdır: insana iyinin, doğrunun, hayrın, şerrin ne olduğunun öğretilmesidir.
İnsanın doğal yetenekleri iyiyi-doğruyu, yararlıyı-zararlıyı tam tamına kavramaya yeteri değildir. Allah'ın bildirdiği üzere insan fıtraten zâlim, nankör, sevinç delisi, ümitsiz, cimri, bencil, güçsüz, aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz, şehvet-perest olarak yaratılmıştır. İnsanın bu olumsuz niteliklerinden kurtulması, Kur’ân'daki ilâhî ilkeleri öğrenmesine bağlıdır. O nedenle Allah, toplumlara müdahale ederek iyiyi-doğruyu öğretecek kitap indirir, öğretmen gönderir.
İşte bu, Muhammed'in elçi oluşuna Allah'ın tanıklığıdır.
Bunlar, Allah'ın Rahmân olmasının tecellisidir. Yani, Allah, insanlara çok acıdığı için kitap indirir, elçi gönderir.