DUHÂN SÛRESİ
MEKKE DÖNEMİ
Necm: 263
1Hâ/8. Mîm/40.[i]
2-7Apaçık/açıklayan Kitab’a yemin olsun ki şüphesiz Biz, Kendi katımızdan bir iş olarak, onu, haksızlık ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler ile dolu/ sağlam, her işin/ oluşun kendisinde ayırt edildiği, her şeyin bol bol verildiği, kazancın bol olduğu bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz uyarıcılarız. Şüphesiz Biz, Rabbinden, göklerin, yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin Rabbinden –eğer kesin inanan kimseler iseniz– bir rahmet olarak elçi gönderenleriz. Şüphesiz O, en iyi duyanın, en iyi bilenin ta kendisidir.
8Ondan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, yaşatır ve öldürür, sizin Rabbinizdir, sizden önceki atalarınızın da Rabbidir. 9Tersine onlar, yetersiz bilgi içinde oynayıp duruyorlar.
(64/44, Duhân/1-9)
Necm: 264
10,11Şimdi sen, göğün, apaçık bir kıtlık getireceği günü gözetle. O kıtlık insanları sarıp sarmalar. Bu, elem verici bir azaptır.[ii]
12Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Şüphesiz biz artık kesinlikle inananlarız.
13,14Nerede onlarda öğüt almak? Hâlbuki kendilerine açıklayıcı bir elçi gelmişti. Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Öğretilmiş bir deli/ gizli güçlerce desteklenen biri!” dediler.
15Şüphesiz Biz azabı birazcık kaldırırız, siz kesinlikle dönenlersiniz.
16En büyük bir yakalayışla yakalayacağımız gün, şüphesiz Biz, suçluyu yakalayıp ceza vererek adaleti sağlayanlarız.
(64/44, Duhân/10-16)
Necm: 265
17-21Ve andolsun ki Biz onlardan önce Firavun toplumunu imtihan ettik. Ve onlara çok saygın bir elçi gelmişti: “Allah’ın kullarını bana geri verin. Şüphesiz ben sizin için gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah’a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir güç getiriyorum. Ve Şüphesiz ben, beni taşlayarak öldürmenizden benim Rabbime, sizin Rabbinize sığındım. Ve eğer siz bana inanmazsanız hemen yanımdan uzaklaşın.”
22Sonra da Mûsâ: “Şüphesiz ki bunlar, suçlu bir toplumdur” diyerek Rabbine yalvardı.
–“23,24Hadi kullarımı geceleyin yürüt. Şüphesiz siz izlenen kimselersiniz, tedbirli olun. Bol suyu/ nehiri çok hızlı bırak. Şüphesiz onlar suda boğulmuş bir ordudur.–
25-27Onlar, bahçelerden, pınarlardan, ekinlerden, saygın makamlardan ve içinde safalar sürdükleri nice nimetlerden nicelerini bıraktılar.
28İşte böyle! Biz onları başka başka toplumlara miras bıraktık.
29İşte, gök ve yeryüzü onların üzerine ağlamadı. Onlar, süre tanınanlar da olmadı.
30,31Andolsun ki Biz İsrail oğullarını o horlayıcı azaptan, Firavundan kurtardık. Şüphesiz o, gerçeği eksik gösterenlerden, üstünlük taslayanlardan biriydi.
32Andolsun ki Biz İsrâîloğulları’nı bilerek âlemler üzerine seçkin kılmıştık.
33Biz onlara içinde apaçık bir belâ bulunan alâmetlerden/ göstergelerden de vermiştik.
34-36Şüphesiz Mekkeli ortak koşanlar diyorlar ki: “Bizim sadece ilk ölümümüz var. Biz, tekrar diriltilecek değiliz. Eğer siz doğru kimselerseniz, sözünüzün eri iseniz haydi atalarımızı bize getirin.”
37Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tubba toplumu ve onlardan önceki kimseler mi? Biz, onları değişime/ yıkıma uğrattık. Şüphesiz onlar, günahkârlar idiler.
(64/44, Duhân/17-37)
Necm: 266
38Ve Biz gökleri, yeryüzünü ve ikisi arasındakileri oyun oynayanlar olarak oluşturmadık.
39Biz, o ikisini sadece hak/ gerçek ile oluşturduk. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
40Şüphesiz ki, Ayırma Günü onların hepsinin buluşma yeridir/ kararlaştırılmış buluşma vaktidir.
41,42O gün Allah’ın merhamet ettiği kimseler hariç, hiçbir yakının yakına hiçbir şekilde yararı olmaz. Onlar yardım da olunmazlar. Şüphesiz ki Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.
43-46Şüphesiz zakkum ağacı, aşırı zaman kaybına uğrayan/ hayırda ağırda alan/ zarar veren/ kusur oluşturan kimselerin yiyeceğidir. O, erimiş maden gibidir, kızgın bir sıvının kaynaması gibi karınlarda kaynar.
–“47,48Tutun şunu da çılgınca yanan ateşin ortasına sürükleyin. Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün.”–
–“49,50Tat bakalım! Şüphesiz sen, çok güçlü ve çok üstün biri idin! Şüphesiz işte bu, sizin kendisine kuşku duyup durduğunuz şeydir.”–
(64/44, Duhân/38-50)
Necm: 267
51-57Şüphesiz ki Allah’ın koruması altına girmiş kişiler, Rabbinden bir armağan olarak güvenli bir makamdadırlar; bahçelerde ve pınarlardadırlar. Onlar, karşılıklı oturarak ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerler. İşte böyle! Biz, onları iri siyah gözlülerle/ en ideal tiplerle eşleştirdik. Onlar, orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler. Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.
58İşte, Biz Kur’ân’ı onlar öğüt alsınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.
59Artık sen gözetle. Şüphesiz onlar gözetleyenlerdirler.
(64/44, Duhân/51-59)
[i] Bkz. 8 nolu not.
[ii] Siyer ve Meğazî kitaplarına göre, bi’setin ilk yıllarında Mekke ciddî bir kıtlık dönemi geçirmiştir. Kıtlığın had safhaya vardığı günlerde Ebû Süfyân Rasûlullah’ın yanına gelmiş ve akrabalık hatırını ortaya koyarak o’ndan kıtlık belasını kaldırması için Allah’a dua etmesini istemiş; Allah’ın o belâyı üzerlerinden kaldırması hâlinde Peygamberimize iman edecekleri vaadinde bulunmuştur. Ne var ki, Allah onlardan kıtlığı kaldırmış, fakat müşrikler sözlerinde durmayarak şirklerine devam etmişlerdir.